27 Mart 2023 Pazartesi
Güneyin Sesi GAZETESİ – Antep eğitimsen Şubesi öğretmen atamaları için basın açıklmasında bulundu. Basın metnini Eğitimsen Şube başkanı Ömer PArlakçı okudu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın afet bölgesinde görevlendirilmek üzere 45 bin öğretmen ataması yapılacağını açıklamasının ardından Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) “45 bin sözleşmeli öğretmen ataması” ile ilgili atama takvimini yayınlamış ve kontenjanlar açıklanmıştır.
MEB öğretmen atama takvimini Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimi sürecine uygun olarak hazırlamış ve seçimlerin hemen öncesinde tamamlanacak şekilde hazırlamıştır. Türkiye’de resmi verilere göre 150 bine yakın resmi öğretmen açığı bulunmaktadır. Öğretmen açıkları özellikle son yıllarda en önemli sorunlar arasında bulunmasına rağmen 2022 yılının tamamında ataması yapılan sözleşmeli öğretmen sayısı sadece 19 bin 969 olmuştur. Açıklanan sözleşmeli 45 bin öğretmen atamasının yapılması mevcut öğretmen açığını kapatmadığı gibi sayıları yarım milyonu aşan ataması yapılmayan öğretmenlerin “en az 100 bin atama” talebinin yarısını bile bulmamaktadır.
MEB tarafından yayınlanan öğretmen atama takvimine göre atamaların daha önce olduğu gibi “sözlü sınav/mülakat” uygulaması sonucunda ve “sözleşmeli öğretmenlik” şeklinde yapılacağı anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda sözleşmeli öğretmenlik mülakat sınavında sorulan sorular üzerinden ortaya atılan iddialar, mülakat uygulamasının iktidar tarafından siyasi kadrolaşma amacıyla nasıl kullanıldığını açıkça göstermiştir. Geçtiğimiz yıllarda öğretmen alımında yapılan mülakat sonuçları açıklandığında yazılı sınavdan yüksek puan almasına rağmen çok sayıda öğretmenin düşük puan verilerek elendiği görülmüştür. Mülakat sonucunda elenenler arasında kendi alanında doktora yapan ve KPSS’de birinci olan öğretmenler de bulunmaktadır.
AKP iktidarı döneminde ‘torpil’ kelimesi ile eş anlamlı hale gelen ve yüksek yargı tarafından ‘objektif olmama’, ‘taraflılık’ gibi gerekçelerle defalarca iptal edilen ‘sözlü sınav’ uygulamasının sözleşmeli öğretmen istihdamında ısrar edilmesinin tek nedeni, iktidarın önceliğinin nitelikli öğretmen istihdamı olmadığını göstermektedir.
Öğretmen atamaları konusunda geçtiğimiz yıllar içinde ortaya konan pratik, MEB’in hemen her konuda olduğu gibi, öğretmen atamaları ve mülakat konularında da en güvenilmez bakanlık olduğunu göstermektedir. Eğitim sistemine yönelik olarak yapılmak istenen değişiklikler başta olmak üzere, yapılan her atama ve sınavın şaibeli olduğu yönünde kamuoyunda geniş bir yargı bulunmaktadır. Bugüne kadar mülakatlarda yüksek puan almasına rağmen düşük sözlü not verilerek elenenlerin durumu bu düşünceyi pekiştirmektedir.
Kamu personelinin işe girme ve görevde yükselmelerinde tamamen taraflı bir uygulama olan ve doğrudan siyasal torpili çağrıştıran bütün uygulamalardan vazgeçilmeli, öğretmen ya da kamu görevlisi olma koşullarını taşıyan herkes cinsiyet, inanç farklılığı, etnik kimlik ya da siyasi görüş ayrımı yapılmadan istihdam edilmelidir.
15 Temmuz 2016 sonrasında tek bir kadrolu öğretmen ataması yapılmazken, Kasım 2022 itibariyle MEB bünyesinde görev yapan sözleşmeli öğretmen sayısı 115 bin 767’dir. Ülke çapında görev yapan ve tamamına yakını asgari ücretin altında ücret alan ücretli öğretmen sayısı ise yaklaşık 90 bindir. Resmi verilere göre geçtiğimiz 21 yıl içinde atanan öğretmen sayısının toplam öğretmen sayısına oranı yüzde 75’dir. Aynı süre içinde KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 15’inin ataması yapılmış, geriye kalan 85 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin zorunlu olarak meslekleri dışında işler yapmaya zorlanması ve meslekleri ile ilgisi olmayan alanlarda çalışmak zorunda bırakılması Türkiye için utanç vericidir.
Eğitim Sen olarak talebimiz öğretmen açıklarının kapatılması için ilk aşamada en az 150 bin öğretmen atamasının yapılması, sonraki süreçte atamaların planlanarak ataması yapılmayan öğretmen sorununun kalıcı olarak çözülmesidir.
Güneyin Sesi GAZETESİ – Gün boyu aç kalmanın metabolizma hızını yavaşlatarak alınan besinlerin yağ haline gelmesini kolaylaştırdığına dikkat çeken Gaziantep ANKA Hastanesi Uzman Diyetisyeni Gülen Mavi Canlı, bu durumun kilo artışı ile birlikte sağlık sorunlarına neden olabileceği konusunda uyardı
Ramazan ayında beslenme düzenimizin değişmesi ve metabolizmanın yavaşlaması ile beraber kiloda artış gözlenebileceğine dikkat çeken Gaziantep ANKA Hastanesi Uzman Diyetisyeni Gülen Mavi Canlı, oruç tutacaklara doğru ve dengeli beslenme konusunda uyarılarda bulundu.
“Her ne kadar son zamanlarda “otofaji” olarak tanımlanan 12-16 saatlik aralıklarla 2 öğün beslenme şekli kilo vermede etkili bir yöntem olarak sunulsa da, iftar ve sahur öğünlerindeki aşırı ve dengesiz beslenme bu yöntemi etkisiz kılar. Öte yandan Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenme şekline özen göstererek obezite gibi sağlık sorunlarımızı çözmek için fırsat bulabileceğimiz gibi, oruç tutmanın ortaya çıkarabileceği halsizlik, baş dönmesi, mide bulantısı, baş ağrısı gibi olumsuz etkileri de en aza indirebiliriz. Özellikle kalp hastalığı olanlar, hamileler, düzenli ilaç kullanması gerekenler, şeker hastalarının oruç tutmaması gerekmektedir. Ramazan ayında az yemek ve hareketsizlikten kaynaklı metabolizma hızı yavaşlayabilir. Metabolizmanın yavaşlaması kilo almamıza neden olur. Bu yüzden oruç tutarken bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Az ve sık beslenmemiz gerekmektedir. (sahur ve iftar arasında ara öğün gibi). Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Bu nedenle mutlaka sahura kalkmalıyız. Sahurda yumurta, tuzsuz peynir yoğurt gibi protein içeriği yüksek besinler ve kompleks karbonhidrat içeren (çavdar, yulaf ve tam tahıllı ekmek), söğüş ,yeşillik, ceviz ,tuzsuz badem gibi besinler tercih edilmelidir. Protein ve lif içeriği yüksek besinler hem metabolizma hızını, yükseltir hem de uzun süre tokluk hissi sağlar. “
“İftarda mideyi bir anda doldurmanın sağlığınızı olumsuz etkiler”
Gün boyu süren açlığın ardından iftarda mideyi bir anda doldurmanın hem sağlık sorunlarına hem de kilo alımına sebep olabileceğini söyleyen Uzman Diyetisyen Gülen Mavi Canlı, beslenme konusunda şu önerilerde bulundu:
“İftara öncelikle bir kase çorba ile başlanmalı,10-15 dakikalık bir ara verilmeli, daha sonra yağ oranı düşük, lif oranı yüksek, protein içeren, vitamin- mineral acısından dengeli bir öğün tüketmeliyiz. İftarda et, tavuk ya da balık yanında sebze yemekleri ve salata, yoğurt tüketmeliyiz. Bu ayda eğer ağırlıklı olarak et ve et ürünleri tüketeceksek, kızartma ve kavurma gibi et seçeneklerini değil, haşlama, ızgara gibi daha çok beyaz ete ağırlık vererek beslenilmelidir. İftardan bir ya da iki saat sonra iki ara öğün yapılmalıdır. Ara öğün olarak süt, yoğurt ya da kefir yanında 2-3 adet ceviz yada 5-6 adet badem veya meyve gibi sağlıklı atıştırmalıklar tercih edilmelidir. Ara öğün yerine, haftada bir ya da iki defa tatlı tüketilebilir. Eğer tatlı tüketeceksek, iftardan bir ya da iki saat sonra tüketilmelidir. İftarda uzun süre aç kalınması nedeniyle kan şekeri düşük seviyededir, kan şekerini ani yükseltecek ; hamurlu tatlılar ve ağır şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar ve meyveli tatlılar tüketmeliyiz. Kan şekerimizi dengede tutabilmemiz için ,mutlaka iftardan sonra 45 dakikalık yürüyüş yapılmalıdır. Uzun süre aç kalmak bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olur. İçecek olarak gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınılmalı, su ve bitki çayları, ayran gibi sağlıklı içecekler tercih etmeliyiz. Ramazan ayında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, 2-2.5 litre su tüketimi, c vitamini içeren besinler, omega 3 ,probiyotikler, d vitamini içeren besinler ve zencefil zerdeçal gibi baharatları tüketmeliyiz. Sonuç olarak Ramazan ayında oruç tutarken sağlıklı ve zinde kalabilmek, huzurlu olabilmek için, yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. Herkese hayırlı Ramazanlar dilerim.”
Güneyin Sesi GAZETESİ – Gaziantep HDP ve Yeşil Sol parti Yeşilsu Meydanında Newroz kutlaması için basın açıklamasındaa bulundu. Basın açıklmasını İl Eş Başkanı Avni Binici okudu.
“Umudun, özgürlüğün, direnişin ve dirilişin adı olan Newroz’u bu yıl yaşadığımızı acı deprem felaketiyle karşılıyoruz.
Bölgemizin tamamını etkileyen deprem felaketi acı olsada bizlere bir çok gerçeği tekrar hatırlattı. İlimizde, başta Nurdağı ve İslahiye ilçelerimiz olmak üzere çok büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldık. Binlerce canımızı yitirdik, 10 binlerce insanımız evsiz kaldı. Halkımızın yaşadığı bu trajedi karşısından kamunun, AKP-MHP iktidarının 3 gün boyunca sessizliğe bürünmesi, enkazlara ulaşmaması, çalışmaların çok çok gecikmesi acılarımızı, kayıplarımızı daha da arttırdı. Diyoruz ki; doğal afetleri engelleyemeyiz ama doğaya saygı duyarak, doğayla bir bütünlük içersinde yaşamı kurgularsak etkilerini ortadan kaldırabiliriz. Yıllardan bu yana rant uğruna, halkın güvenliğini ve geleceğini hiçe sayarak geliştirilen kirli politikalar böylesi acı bir tablonun doğmasına sebep olmuştur. Son günlerde yine yönetimin basiretsizliğinden kaynaklı özellikle urfada oluşan sel felaketinden kaynaklı 10’ larca yurttaşımız can verdi. Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğu zor günlerden geçmekteyiz.
Bu yıl ‘’Her der Newroze Her dem azadiye’’ şiarıyla karşıladığımız 2023 Newrozunu halkımızın özgürlük bayramına çevireceğiz. Demirci Kawalar nasıl ki zalim dehaklara karşı Nevroz ateşiyle özgürlüğün ve dirilişin müjdesini verdiyse bizlerde Nevroz ateşiyle halkımızın içinden geçtiği karanlık döneme son vereceğiz. Kürdistan ve Türkiye’nin bir çok yerinde deprem felaketinden dolayı buruk kutlamalar olsada alanlara çıkan milyonlar umudu, özgürlüğü ve yeniden dirilişi tek bir ağızdan haykırdı. Umutlarımızı büyüterek zulüm cenderesini adım adım yıkacağız. Newrozun özgürlük ruhunu 14 Mayısa taşıyarak 15 mayısı halkımızın bayramı olarak kutluyacağız. Adaletsizliğe, hukuksuzluğa, baskılara, yoksulluğa, doğa talanına hep beraber özgürlük yürüyüşümüzle son vereceğiz.
Üç kibrit çöpüyle çağdaş Kawa mazlumun direnişi, amed surlarında Zekiyenin İzmir surlarında Rahşanın zindanlarda Semaların bedenleriyle gürleştirdiği Nevroz ateşi tüm halklara çağrıydı. Dirilişin, özgürlük yürüyüşünün, karanlıkları aydınlığa dönüştürmenin sesiydi. Bugün milyonlara ulaşan bu çağrı cevapsız kalmadı. Halkımız çaresiz olmadığını gördü. Bu esas üzerinden tüm halkımızın yeniden doğuşun adı olan Newrozunu kutluyoruz. Newroz Pirozbe, Newroz kutlu olsun ”
HDP GAZİANTEP İL ÖRGÜTÜ- YEŞİL SOL PARTİ
Güneyin Sesi GAZETESİ – Gaziantep Avukat Arabulucu – Doç.Dr İrfan Koca CHP Gaziantep Millet Vekili Aday adaylığını açıkladı.
” Bilindiği üzere, Ülkemizin geleceği adına önemli bir yol ayrımına doğru hızla yol almaktayız. Bir yandan Cumhuriyetimizin 100. Yılının sevincini ve gurunu yaşarken diğer yandan birçok toplumsal problemler ve acılarla mücadele etmeye çalışmaktayız. Çağdaş ve evrensel değerlerden uzaklaşmış, liyakati yok sayan, halktan kopuk ve halkın derdiyle dertlenmeyen bir yönetim anlayışının ülkeyi getirdiği olumsuz durumları hep birlikte yaşayarak ve üzülerek müşahede ediyoruz.
Keyfi yönetim anlayışına son verilerek, zedelenmiş Cumhuriyetimiz değerlerinin, demokrasinin yeniden inşa edilmesi, insan haklarını, fikir ve düşünce özgürlüğünü, eşitliği, liyakati esas alan bir yönetim anlayışının yeniden hüküm ferma olmasını sağlayan üstün bir yönetim anlayışının tesis edilmesi elzem hale gelmiştir. Ötekileştirilenlerin, ezilenlerin, kendi öz vatanında parya’laştırılanların, gerçek vatanseverlerin sesi olmak için soyut ve gerçekçi olmayan söylemden, onarıcı eyleme geçmek ve elini taşın altına koyarak sorumluluk almak zaruriyeti hasıl olmuştur.
Kamuoyundan gelen yoğun talep ve söz konusu restorasyon sürecinde nitelikli, aydın ve mücadele ruhu olan yurttaşlara duyulan ihtiyaç üzerine, geleceğin aydınlık ve müreffeh Türkiye’sinin yeniden imarı sürecine, başta sağlık, eğitim, hukuk ve kamu yönetimi alanlarında olmak üzere, akademik bilgi birikimim ve tecrübemle katkı sunmaya karar vermiş bulunmaktayım.
Bu bağlamda, 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde, Ülkemizin geleceğine yönelik inşa sürecini gerçekleştireceğine inandığım Cumhuriyet Halk Partisinden Milletvekili A.Adaylığı için başvuruda bulundum.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili A.Adayı Av.Arb&Doç.Dr.İrfan KOCA
Güneyin Sesi GAZETESİ – Gaziantep Demokratik Kadın Platformu 8 mart emekçi kadınlar günü için Yeşilsu’da basın açıklmasında bulundu. Basın bildirisini platform adına Elif Söyleyici okudu.
“Kadınlarının dayanışma ve mücadeleyi örgütledikleri renkleriyle, sözleriyle eylemleriyle bir araya geldiği isyanını eyleme dönüştürdüğü 8 Mart hazırlıklarımızın devam ettiği tarihlerde 6 Şubat günü 11 ili kapsayan, 20 Şubat günü Samandağ merkezli depremler yaşadık. Kapitalist ataerkinin rantı önceleyen insanı ve doğayı hiçe sayan politikaları on binlerce yaşamı sevdiklerinden bizlerden kopardı. Siyasi iktidarın doğal felaket diyerek kendi sorumluluğunu görmezden gelen tüm sorumluluğu doğaya atan, kader ile açıklayan tutumuna karşı bizler yaşanan kayıpların kapitalizmin doğa ve insan düşmanı politikalarının bir sonucu olduğunu bu haliyle sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz, ve söylemeye devam edeceğiz.
Merkez üstü Pazarcık ve Elbistan olan ve tüm ülkeyi derinden etkileyen yıkıcı iki depremin ardından, öncelikli etkilenen illerde bulunanlar başta olmak üzere, zor günler yaşamaktayız. 11 ili kapsayan ve yaklaşık 16 milyon insanı etkileyen depremlerin sonucunda, on binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evsiz kaldı ve geriye kalan milyonlarca insanın ruhsal durumlarında ise ağır travmalar bıraktı.
Bu yıl, Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 8 Mart’a, etkilerinin hala sürdüğü ve uzun yıllar da sürmeye devam edeceği bu depremin ağırlığıyla, ataerkil kapitalist ülke düzeninin hayatlarımıza her anlamda kast ettiği, yaşamlarımızın iktidar ve sermaye nezninde hiçbir şey ifade etmediği bilinci ve öfkesiyle giriyoruz!
Milyonlarca insanda derin acılar bırakan Maraş depreminin etkileri, savaşlarda olduğu gibi kadınlar ve çocuklar üzerinde daha ağır yaşanıyor. Başta AKP iktidarının kapitalist politikaları olmak üzere, sermayenin, kentsel rantın, liyakatsizliğin, insan hayatını hiçe sayan imar uygulamalarının sebep olduğu bu büyük yıkımın sonuçları, zaten yoksulluk kıskacında, etnik ve dinsel olarak ayrımcılığa uğrayan, bölgesel eşitsizliğe, savaşa, emek sömürüsüne ve ataerkil şiddete en çok maruz kalan kadınları daha derinden etkiliyor. Enkaza dönen kentlerden sağ kurtulabilen, yakınlarını kaybetmenin ağır travmasını yaşayan kadınlar bir taraftan da güvenlik endişesini yaşamakta, göçe, yoksulluğa, salgın hastalıklara ve şiddet riskine karşı en savunmasız toplumsal kesimi oluşturmakta. Büyük bir felakete ve insanlık dramına sebep olan iktidar ve kurumları ise kadınlara ve çocuklara reva gördüğü gerici politikalarını hemen uygulamaya koymaktan geri durmuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı depremzede çocukların evlat edinenle evlenme engeli bulunmadığına dair tacavüz ve istismarı meşrulaştıran fetvalar verirken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kimsesiz kalan çocukları yurtlarda ve okullarda adları taciz, tecavüz, istismar ve şiddet ile anılan tarikat ve cemaatlere teslim etmekten utanmıyor.
AKP-MHP iktidar bloğunun neoliberal politikalarının iş yerlerinde yarattığı güç eşitsizlikleri yaşanan depremle birlikte artarak devam edecek. Türkiye Dünya’da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın yoksulluğunun en fazla ve kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biriyken deprem ile birlikte bu daha da derinleşerek devam edecek. Yaşanan deprem ile birlikte derinleşen eşitsizliklere eşlik eden yoksulluk toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle de birleşince önümüzde ki sürecin kadınlar açısından yaşamın her alanında güvencesizliği, bakım yükünü, şiddeti arttıracağı aşikar. Bu süreç önümüze daha fazla örgütlenme, daha fazla mücadele etme ve daha fazla dayanışma sorumluluğunu bizlere yüklüyor.
Savaşın, yoksulluğun, cinsiyet eşitsizliğinin ve muhafazar politikaların sonucu neredeyse her gün bir kadının katledildiği, LGBTİ bireylerin her türlü şiddete maruz bırakıldığı, haklarını savunanların cezaevlerinde rehin tutulduğu, kadın emeğinin rekabetçi, güvencesiz, esnek ekonomi politikaları dayatılarak sömürüldüğü, kadınların hukuksal haklarının gaspedildiği, kadını sadece aile ile tanımlayan, onu toplumsal alandan dışlayan gerici- ataerkil politikaların dayatıldığı, kadını güçsüzleştiren ve erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmayı amaçlayan bu baskıcı ve çürümüş AKP-MHP iktidar bloğuna karşı kadın mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü veriyoruz.
8 Mart günü tüm iillerde en geniş kadın platformları ile iktidarın patriarkal politikalarına karşı
ÖFKEMİZLE İSYANIMIZLA KADIN DAYANIŞMASINI ÖRÜYOR YAŞAMI YENİDEN KURUYORUZ! Diyerek alanlarda olacağız. ”
Basın açıklamasının ardından grup sessizce dağıldı.