DİSK Gaziantep’ten asgari ücret açıklaması
DİSK Tekstil-İşçileri Sendikası Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, insanca yaşanacak bir asgari ücret için basın açıklaması yaptı.
Basın açıklaması düzenleyen DİSK Tekstil-İşçileri Sendikası Gaziantep şubesi, 2020 yılı asgari ücret tartışmaları hala devam ederken, ülkemizde sadece asgari ücret ve yakın bir ücretle çalışan 10 milyon işçinin bulunduğunu vurguladı. Basın açıklamasını okuyan DİSK Tekstil-İşçileri Sendikası Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, bugünlerde açıklanacak olan 2020 yılı için geçerli sayılacak asgari ücretin 10 milyon işçi ve ailesinin geçim koşullarını, emeğiyle geçinen herkesin çalışma ve yaşam koşullarını belirleyen temel bir ücret olduğunu belirten Türkmen “İşte bu nedenle, asgari ücretin belirlenmesi süreci devletin toplumla yaptığı en büyük toplumsal sözleşmedir” dedi.
Türkmen: “Geçtiğimiz son bir yılda ekonomik krizin etkileri derinden yaşandı, işsizlik arttı, alım gücü düştü, gelir dağılımı daha çok bozulduğu. 2020 yılı için geçerli olacak Asgari Ücret işte bu koşullarda saptanıyor. Asgari ücret ülkemizde giderek ortalama ücrete dönüşmüştür. Bu nedenle de asgari ücretin ne kadar olacağı, çalışanların ekonomik krize karşı korunması bakımından da önemli bir göstergedir. Son dönemlerde, borçlarını ödeyemediği için, işsiz kaldığı için, çalıştığı halde ailesini geçindiremediği için intihar edenlerin sayısı artmaktadır. Daha geçtiğimiz günlerde bir günde dört kişi aynı sebeplerle intihar etti bu ülkede. Dolayısıyla, işçi ve emekçilerin geçim koşullarından, insanca bir yaşam ve insanca yaşama yetecek bir gelire sahip olma hakkından söz ederken, aslında aynı zamanda, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan on milyonlarca işçi ve emekçinin ve ailelerinin hayatından, yaşam hakkından bahsetmiş oluyoruz. Dolayısıyla Asgari Ücret, milyonların meselesidir, memleket meselesidir. Ama ülkeyi yönetenlerin önceliği, bu memleketin üst üste konan her tuğlasında, üretilen her değerinde,, her zenginliğinde emeği ve alın teri olan, çalışan ve üreten işçi ve emekçileri değil. Hiç de olmadı. Bu ülkeyi yönetenlerin önceliği, çalışmadan, üretmeden, yorulmadan zengin olanların, çalışanların sırtından para kazananların, daha fazla kar ve rant uğruna ülke kaynaklarını ve doğasını yağmalayanların çıkarları oldu hep. Resmi rakamlara göre 4 buçuk milyon, gerçek rakamlara göre en az 8 milyon işsiz varken, gencecik insanlar işsizlikten, çalıştığı halde geçinememekten intihar edecek kadar çaresizlik içindeyken, bu ülkeyi yönetenlerin önceliği, hiç kapısından bile geçmediği devlet kurumlarından evlerine 4-5 maaş giren, kamu ihaleleriyle, devlet kredileriyle, teşviklerle ihya olan bir bir avuç zenginin, iktidar yakınının ve yandaşın çıkarları olmuştur” dedi.
Türkmen:” Yıllardır “ekonomi büyüdü” diye övünüp, büyümeden payımızı vermeyenler, şimdi kriz kapıya dayandığında ücretleri daha da düşürmeye çalışmaktadır. Ekonomik krizin asıl sorumlusu olan ve ülke kaynaklarının bir avuç rant ve çıkar çevresi için talan edildiği politikalar aynen devam ederken, krizin yükü ise, zamlar, vergiler ve düşük ücret dayatmasıyla işçi ve emekçilerin sırtına yıkılmak istenmektedir.
Ülkeyi yönetenlere sesleniyoruz: Şirket kurtarmalara, ülke kaynaklarının üç-beş yandaş şirkete aktarıldığı hazine garantili yol, köprü, havalimanı ve hastane projelerine, işveren teşviklerine devasa kaynakların ayrıldığı bir ortamda artık kimse işçilere “fedakârlık ’tan ve “aynı gemide” olmaktan bahsetmesin. Bu ülkenin işçileri, emekçileri, sefalet içinde yaşamaya, temel tüketim ürünlerine gelen zamların ve vergilerin yükü altında ezilmeye artık yeter diyor. Çalışan biziz, üreten biziz, tüm zenginlikleri var eden emeğin ve alın terinin sahibi biz işçileriz. Çalıştığımız fabrikaların patronları bizim emeğimiz ve alın terimiz sayesinde ihracat ve büyüme rekorları kırarken, servetlerine servet katarken, biz ay sonunu getiremiyoruz, biz çocuklarımızın okul masraflarını dahi karşılayamıyoruz. Biz işçiler böyle sefalet içinde yaşarken, ülkenin kaynakları, bizim vergilerimiz, işsizlik fonundaki birikimlerimiz patronlara aktarılıyor. Biz vergi yükü altında ezilirken, patronların vergi borçları işleniyor. Bizim taleplerimize gelince kaynak yok denirken, yandaş patronların batık şirketleri kurtarılıyor. Bu adaletsizliğe artık yeter diyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret, vergide adalet ve insanca bir yaşam istiyoruz. Ülkemizde asgari ücret tespit süreci demokratik değildir. Bilindiği gibi asgari ücret, hükümetin ve işverenlerin çoğunlukta olduğu Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından saptanıyor. Karar oy çokluğu ile alınıyor. Asgari ücret tespit süreci Türkiye’nin en büyük pazarlığı olmasına karşın bu pazarlıkta işçilerin sendikaların elinde grev silahı yok. Asgari ücret pazarlığı bütün işçi konfederasyonları tarafından ortaklaşa yürütülmesi gereken bir mücadele olarak görülmelidir. Asgari ücret maliyetinin yarısı vergi ve kesintilere gitmektedir. Asgari ücretten yapılan vergi ve diğer kesintiler aslında görünenden daha yüksektir. Asgari ücretin görünen-görünmeyen, dolaylı-dolaysız kesintilerini dikkate aldığımızda işçinin eline asgari ücretin sadece yüzde 49’unun net gelir olarak geçtiği görülmektedir. Asgari ücretin yüzde 51’i vergi ve kesintilere gitmektedir. Asgari ücret maliyetinin 1537 TL’si vergi ve kesintilere gitmektedir” ifadelerini kullandı.
Asgari ücretliden ve düşük gelirli işçilerden alınan vergi, ilk vergi dilimi tarifesi düşük tutularak artırıldı diyen Türkmen, “asgari ücretliler yılın ikinci yarısında ikinci vergi dilimine girmeye başladı. 2002 ve 2003 yıllarında ilk vergi dilimi tarifesi asgari ücretin 15-16 katı idi. 2019’da ilk vergi dilimi tarifesi asgari ücretin 7 katına inmiştir. Asgari ücretli 11 Cumhuriyet altını kaybetti. Merkez Bankası’nın yıllık ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarına göre 2003 yılında asgari ücretin yıllık tutarı ile 25 altın alınabilirken. 2019 itibariyle yıllık net asgari ücretle sadece 14 Cumhuriyet altını alınabilmektedir. Asgari ücret AGİ hariç ve net olarak saptanmalıdır. Bilindiği gibi 2008 yılına kadar ücretliler topladıkları fatura ve fişler karşılığında devletten vergi iadesi almaktaydı. 2008’de bunun yerine Asgari Geçim İndirimi (AGİ) uygulaması başlatıldı. AGİ’nin dâhil edilmesiyle net asgari ücret olduğundan yüksek gösterilmeye başlandı. Oysa AGİ işveren tarafından ödenmiyor ve ücret değildir. Net asgari ücret işveren tarafından işçiye ödenen miktardır. AGİ ise devlet tarafından sağlanan bir destektir. 2019 itibariyle AGİ hariç asgari ücret 2021 TL değil aslında 1829 TL’dir” diye konuştu.
Yukarıdaki ifadelerde yapılan tespitlerden hareketle Türkmen, 2020 yılı Asgari Ücretine dair taleplerini şu şekilde sıraladı:
Asgari ücret hesabında uluslararası standartlara uyulmalı ve işçinin ailesi de dikkate alınmalıdır.
Asgari ücret toplu pazarlık yoluyla saptanmalı ve uyuşmazlık durumunda grev hakkı tanınmalıdır.
Asgari ücret net 3200 TL olmalı ve AGİ hariç hesaplanmalıdır.
Asgari ücret tespitinde geçim koşulları ve milli gelir artışı dikkate alınmalıdır.
Asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır. Asgari ücretin üzerindeki işçi ücretleri için vergi dilimi yüzde 10 olarak sabitlenmelidir.
İşsizlik Fonunun teşvik ve işbaşı eğitim programı (kursiyer işçi) uygulaması gibi yollarla patronlara aktarılmasına derhal son verilmelidir.
İşsizlik fonundan yararlanma koşulları genişletilmeli, işsiz kalan bütün işçilerin iş bulana kadar faydalanabileceği şekilde düzenlenmelidir.
Ve hepsinden önemlisi de, bütün bu taleplerimiz için, İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, insanca çalışma koşulları ve insanca bir yaşam için, emeğimize, hayatımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için, tüm işçileri birlik olmaya, örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
Güneyin Sesi Gazetesi/Gündem