Öldürülen eski baro başkanı Tahir Elçi, hayatını kaybetmesinin 4’üncü yılında vurulduğu yerde meslektaşları tarafından anıldı.Güneyin Sesi- Elçi, 28 kasım 2015’te Diyarbakır’daki Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparken polisin PKK’lıları kovaladığı sırada ateşlenen bir kurşunla can vermişti. Londra Üniversitesi Goldsmiths Koleji bünyesinde çalışan Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluşun hazırladığı ayrıntılı teknik raporda Elçi’nin olay yerindeki üç polis memurundan birinin ateşiyle öldürülmüş olabileceği belirtilmişti. Soruşturmada, Elçi’nin hangi silahtan çıkan kurşunla vurulduğu henüz tespit edilemedi.
Avukatlar, meslektaşlarını andı
Diyarbakır’da bugün düzenlenen törene Elçi’nin eşi Türkan Elçi, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye Barolar Birliği yöneticileri ile İzmir, Ankara ve Diyarbakır olmak üzere barolara kayıtlı avukatlar katıldı.
Adliye önünde toplanan grup, Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare’nin önüne kadar yürüdü. Elçi’nin vurulduğu yere karanfiller bırakıldı. Elçi’nin vurulduğu gün okuduğu basın açıklamasının metninin okunduğu anmada, saygı duruşunda da bulunuldu.
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, failleri gösteren bazı delillerin adli tıp yetkilileri tarafından ortadan kaldırıldığını iddia etti. Aydın, failler bulununcaya kadar davanın takipçisi olacaklarını ifade ederek Londra Üniversitesi’nde failleri tespit etmek için tamamen bilimsel yöntemlerle bir uzmanlık raporu hazırlattıklarını hatırlattı.
Baro başkanı şunları ifade etti: “Bu raporda olası üç fail tespit edildi. Savcılığa sunduk. Ne yaptılar dersin? Kocaman bir hiç. Soruşturma faillerini bulmaktan çok adeta saklamaya odaklanmış durumda. Katledilişinle ilgili İçişleri Bakanlığı müfettişleri bir rapor hazırlamışlar. Bu raporu istiyoruz, tıpkı senin takip ettiğin dosyalardaki gibi bizden de saklıyorlar. Failleri gösteren bazı deliller adli tıp yetkilileri tarafından ortadan kaldırılmış. Suç duyurusu yapıyoruz bu konuda, verecek cevapları yok. Yazdığımız dilekçelerin haddi hesabı yok. Ama tam da senin yazdığın dilekçeler gibi şimdilik cevapsız. Sanma ki takipsiz bırakacağız, takip edeceğiz, direneceğiz ve faillerini bulacağız.“
‘Gidişin eksiklikti’ desem yine her şey eksik kalır‘
Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, eşini okuduğu şiirle andı. Elçi’nin konuşmasının tam metni şöyle: “Bir ömrün hukuka ibretlik serencamını, bir ağıdın kısa ömür üzerine olanı, taştan bir sokağa anlatmaya geldik. Yine tende yara, yürekte keder, gecenin karanlığında ölüm kokusu. Sen gittin gideli içimizde yıkılmış bir şehir uyur. Niçin uyanmaz. Uyuduğun sokak kırık, dökük. ‘Gidişin eksiklikti’ desem yine her şey eksik kalır. Bu dar sokakta eksilen sendin, çoğalan ölümdü. Ardından her şey biraz daha eksildi. Mesela huzurumuz, hürriyetimiz, umutlarımız eksildi. Gel kurtar bizi bu kimsesiz kalabalıktan.
‘Sen gittin, zamansız ölümler çoğaldı‘
Yine dört ayaklı kapına geldik. Yine kasım ayı, mevsim sonbahar. Avucumuz boş, elimiz yüreğimizde getiremedik bu sokağa adaleti. Gecenin öksüzlüğünde uyuyan adalet, serzeniş, yakarış olup damalar avuçlarımıza. Sen gitti hanemizde acıdan başka ne kaldı. Savaş kuruttu gözümüzdeki denizleri, kumunda ölülerden başka ne kaldı. Sen gittin zamansız ölümler çoğaldı. Yalnızlığımızın kuytuluğuna saplandık, gel kurtar bizi bu haksızlıktan. Sen geldin bu sokağa, yüreğini eline alarak geldi. Yalnız geldi, ölümleri durdurmak için çoğalarak nerelere gittin.
‘Masum duruşunla bir kez daha hatırlat‘
Kapkara karlı taşına geldik, aydınlığından bizim karanlığımıza seslen, bize yaşamın kutsallığından söz et; hakkın, hukukun, özgür düşünmenin yüceliğini, işkencenin insanlık suçu olduğunu yıllarca haykırdığın gibi yeniden haykır. İnsanlar arasında ırk, dil, din ayırımı yapmadan, herkes için adalet ve eşit yaşam koşulları talep etmenin nasıl bir erdem olduğunu savaş severlere bu topraklarda savaş istememenin ulviyetini, bu meşum mahalde sanık aramayanların, katillere şerik olacağını masum duruşunla bir kez daha hatırlat.
‘Alçaklık’
Barış isteyen bir adamı arkadan vurmanın alçaklık olduğunu haykır. Belki biter bu sabahsız gece. Belki zulüm susar, kan susar, belki onulmaz kaderimiz beklenmedik düzlüğe çıkar. Yine dört ayaklı kapına geldik. Yine yerde yatıp uyanmayan bir elem. Sonsuza dek yerde yatanın ölümünün, tesadüfi bir ölüm olduğuna inandırmak istiyorlar bizi. Oysa biliyoruz ki günbegün hukukun hükmü azalıyor, hak gölgeleniyor, katiller elini kolunu sallayarak yürüyor taş sokağımızda. Dört ayaklı kapına ömrümüzün sonuna dek geleceğiz. Tanrının adını günde beş kez anan bu minareye, ölümüne şahitlik yapan bu minareye, ahvalimizi anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Belki ilahi adalet yerini bulur, belki gözümüzün yağmuru diner, belki bu sokağa bahar gelir, insanın insanı yiyip bitiren kavgası son bulur.”
Dört Ayaklı Minare’nin önündeki anmanın ardından grup, Elçi’nin mezarının bulunduğu Yeniköy Mezarlığı’na gitti.