Gaziantep Barosu ; Çocuklarla ilgili tedbirler yetersiz
Güneyin Sesi GAZETESİ - Gaziantep Barosu çocuk hakları, son günlerde Antep'te çocuk ölüm ve tacizlerin yoğun yaşanması ile ilgili basın açıklamasında bulundu. Basın açıklamasını Av. Özlem Kartal okudu.
Türkiye’de her güne çocuklarla ilgili hak ihlali haberleriyle uyanıyoruz. Manşetlerde sürekli kaçırılan ,cinsel istismara uğrayan , işkence edilen ,canice öldürülen,evlilik adı altında her türlü istismar ve sömürüye tabi tutulan ,işçi olarak çalıştırılan ve ağır çalışma koşulları nedeniyle hayatları sönen çocuklar. Bu hususlarla ilgili sizlerle birtakım veriler paylaşacağım;
TÜİK’in raporuna göre 2019 yılında hayatını kaybeden çocuk sayısı 2 bin 440 olarak kayıtlara geçerken, EGM tarafından bu ölümlerden 1bin 462’sini “şüpheli” olduğunu belirtmiştir.
YİNE 20 Nisan 2021’de TÜİK’in yayınladığı Çocuk Raporu’na göre, son on yılda toplam 334 bin 738 kız çocuğu evlendirilmiştir.
Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı adli istatistiklere göre ise Türkiye’de 2019’da “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” kapsamında 48 bin 44 dava açılmış. Bunların 22 bin 15’ini çocuklara yönelik cinsel istismar suçları oluşturmaktadır. Yine Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre, 2012’de çocuğun cinsel istismarı d suçlarından dolayı açılmış olan dava sayısı 17 bin 589 iken, 2019’da bu sayı 22 bin 15’e çıktığı belirtilmiştir.
Ve yine TÜİK’in raporuna göre 2021’de 17 yaş altındaki çocuk işçi sayısı bir önceki yıla göre artarak 521 bine yükselmiş.Çalışan çocukların ise sadece %65,7'si aynı zamanda eğitimine devam edebilmiştir.
Son dokuz yılda da işçi olarak çalıştırılan en az 556 çocuk hayatını kaybetmiştir.
Ve bu paylaştığımız veriler sadece resmi kayıtlara geçmiş olan vakalar baz alınarak elde edilmiştir.Bir de bunun buz dağının görünmeyen kısmı var ki oda düşünüldüğünde mevcut tablonun ne kadar vahim bir boyutta olduğu apaçık ortadadır.
Bütün bu tabloya baktığımız zaman devletin gerek Anayasa gerekse de çocukları korumaya yönelik imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerin gereklerini yerine getirme noktasında atmış olduğu adımların eksik ve yetersiz kaldığı görülmektedir.
Devletin çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunmasını sağlamak en temel görevlerinden biridir.Bu hususta devlet ,çıkarılmış olan kanun maddelerinin doğru bir şekilde hayata geçirilmesini ve uluslararası anlaşma hükümlerinin gereklerinin yerine getirilmesini sağlamalıdır.
Devlet çocukları kendi veli, vasilerinden ve hatta kendi kurumlarından dahi korumaya yönelik bir takım tedbirler almalıdır. Yaşanan olaylara bakılınca çocukların çoğunlukla bakım ve gözetimi altında bulundukları kurumlar, anne, baba ,dede ,amca dayı gibi kişiler tarafından istismar ve sömürüye maruz kaldığı ve hatta katledildikleri görülmektedir.
Bu hususta Çocuklara yönelik şiddet, çocuk sağlığı, eğitimi ve durumlarına ilişkin düzenli veriler toplanmalı, koruyucu ve önleyici tedbirlere yoğunlaşılmalı, çocuğu koruma görevini üstlenen kurumlar yasa çerçevesinde görevini layıkıyla yerine getirmeli ve bu kurumlar sürekli denetlenmeli, ebeveynler için eğitimler sağlanmalı, çocukların doğrudan destek alabilecekleri ve kendilerini ifade edebilecekleri kurumlar oluşturulmalı.
İstismara mağduru olan çocukların beyanı yeterli bulunmalı, bunun için adalet sistemindeki birimler bu konuda ihtisaslaşmalı. Özelikle ihtisas mahkemeleri oluşturulmalı.
Çocuğun rızası var diyerek dosyalar kapatılmamalı ,Tck daki cinsel istismar tanımı dar kalmakta olup tarafı olduğumuz “Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması için Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan “Lanzarot Sözleşmesindeki “istismar tanımı iç hukukumuzda yerleştirilmeli böylelikle çocuk yaşta evliliklerin çocuğun rızası var diyerek meşrulaştırılmasının önüne geçilmeli.Şöyle ki sözleşmede cinsel istismarı tanımı çocuğun “baskı, zorlama, tehdit kullanılması veya – aile içi de dahil olmak üzere, tanınmış bir güven, otorite veya nüfuzun suistimal edilmesi veya – çocuğun, zihinsel veya fiziksel bir engeli veya bağımlı durumda olması nedeniyle, özellikle zayıf durumunun suistimal edilmesi” şeklinde tanımlanması aile ve din otoritesinin nedeniyle gerçekleştirilen çocuk yaşta evliliklerin aslında suç olduğunu ve çocuğun rızası var diyerek beraat kararlarının alınmasının önüne geçilecektir.
Ve en temelde Anayasa madde 90 der ki temel hak ve özgürlükleri düzenleyen kanun maddeleri ve uluslararası sözleşme hükümleriyle çeliştiğinde uluslararası sözleşme hükümleri uygulanacaktır der .Yani mahkeme kararlarında TCK’da ki dar anlamda cinsel istismar tanımı değil de Lanzarot Sözleşmesindeki cinsel istismar tanımı baz alınması aslında Anayasanın gereğidir.
Unutulmamalıdır olanı değiştirmek çok zordur fakat olacağı şekillendirmek bizim elimizdedir. Çocuklarla ilgili yaşanan hak ihlalleri ülkelerin en büyük ve en önemli sorunlarıdır, bunların çözümü sağlıklı bir geleceğin inşası demektir. Çocuklarla ilgili sorunların çözümü onlara sağlıklı bir gelecek sunulması devletlerin en temel hedef olmalıdır.