Gaziantep Demokratik Kadın Platformu: Korkmuyoruz

Gaziantep Demokratik Kadın Platformu, Narin'in ölümüne sebep olan tüm sorumluların ortaya çıkarılması için bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Gaziantep Kadın Platformu adına basın açıklamasını okuyan Gül Fidan Özpolat "Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyünde 21 Ağustos tarihinde Kuran kursuna gidiyorum diye evden çıkıp bir daha geri dönmeyen 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin bulunduğunu büyük bir üzüntü ve öfke ile öğrendik. Cezasızlık politikaları nedeniyle çocuk ve kadın mezarlığına dönen ülkemizde bir kız çocuğunu daha kötülüklerden ve ölümden koruyamadık. Yine isyanımızla ve yasımızla karşınızdayız.

Narin Güran’ın bu şekilde hayattan koparılan ilk çocuk olmadığını belirtmek istiyoruz. Müslime Yağal, Leyla Akdemir ve daha nicelerinin arkasında benzer hikayelerin olduğunu biliyoruz. Bu çocukların öldürülmesinden sonra gerekli önleyici ve koruyucu önlemler alınmış olsaydı bugün Narin yaşıyor olacaktı.

TÜİK’in verilerine göre 2008 ve 2016 yılları arasında tam 104.531 çocuk kayboldu ve TÜİK 2016 yılından beri, tam 8 yıldır kayıp çocuklara dair veri açıklamayı bıraktı. Kaç çocuk bulundu, kaçı hala kayıp bilmiyoruz. Yine İçişleri Bakanlığı 2019 verilerine göre Türkiye’de yılda ortalama 10 bin çocuk kayboluyor. Bu da günde yaklaşık 32 çocuğun kaybolduğu anlamına geliyor. Veriler gizleniyor

Yine ulaşılabilir TÜİK verilerine göre 2010-2014 yılları arasında mağdur çocuk oranının yüzde 76 artış gösterdiği görülüyor. Çocukların yaşadıkları kayıp, şiddet ve taciz gibi mağduriyetin faillerine baktığımızda, failler arasında ebeveynlerin, yakın akrabaların ve ya ailenin yakın tanıdıklarının önemli bir oranı oluşturduğunu görüyoruz.

Bu tablonun oluşmasının, iktidarın aileyi güçlendirme politikalarını, hane içindeki kadın ve çocukların yararını gözetmemek ve hatta zaman zaman canlarını tehlikeye atmak pahasına hayata geçirme ısrarından kaynaklı olduğunu biliyoruz. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin en büyük faillerinden birinin dayatılan kutsal aile olduğunu ve iktidarın aileyi kutsayarak erkek şiddetini görmezden gelen politikalarından bağımsız olmadığını biliyoruz. Aile içinde şüpheli kadın ölümleri, çocuk istismarı, erkek şiddetinin her biçiminin, asli görevinin bizleri korumak olması gereken yetkili kurumlarca etkin soruşturulmasını talep ediyoruz.

Erkek şiddetine, çocuk istismarına dönük bu cezasızlık politikaları bu biçimde sürmeye devam ettikçe, koruyucu önleyici tedbirler alınmadığı sürece hiç birimiz güvende değiliz.

İstanbul Sözleşmesi ile birlikte imzalanan, ‘Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Lanzarote Sözleşmesi’nin etkin şekilde uygulanmasını, ayrıca İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden imzacı olunarak gereğinin yerine getirilmesini talep ediyoruz.

Biz kadınlar; Narin’e ne olduğu açığa çıkarılıp sorumlular yargı önünde gereken cezayı alana kadar, kaybolan binlerce çocuğa gerçekte ne olduğunu öğrenene kadar, depremde kaybolan çocukların akıbetine dair şeffaf bilgiler edininceye kadar, katledilen, istismara uğrayan bütün kadın ve çocukların soruşturmaları tamamlanıp failler gerekli cezaları alana kadar ve bu ülkeyi katledilen kadınlar kaybolan çocuklar ülkesi olmaktan çıkarana kadar  ve çocukların hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluklarını yaşayabilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz"