HDP’DEN ÜÇ AŞAMALI ‘DEMOKRASİ STRATEJİSİ’

GÜNEY'İN SESİ - Gaziantep’teki STK, siyasi parti ve basın kuruluşlarını ziyaret eden HDP’li heyet, hazırladıkları 3 aşamalı ‘’Demokratik Anayasa, Yol Temizliği, Demokrasi İttifakı’’ isimli çalışma metinlerini tanıttı.
Güney’in Sesi Gazetesi çalışanlarına ziyarette bulunan Gaziantep Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Prof. Dr. Mahmut Toğrul ile HDP Gaziantep İl Başkanı Müslüm Kılıç, demokratik bir anayasa için toplumun her kesiminden kişilerin fedakarlık etmeleri gerektiğine dikkat çekti. İstanbul Seçimlerinde ortaya çıkan tablodan da esinlenerek, Demokratik Anayasa Strateji Belgesi hazırladıklarını belirten HDP’li Vekil Toğrul, Türkiye’nin halen 12 Eylül Anayasası ile yönetildiğine dikkat çekerek “Türkiye’nin yeni bir anayasa tartışmasına ihtiyacı var. Bunun için bir Demokrasi Bloku yaratmak istiyoruz” dedi.
Toğrul: “İlk elden yapılması gereken yol temizliği’’
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğunu belirten HDP’li Toğrul, “Bu ülkenin artık eskisi gibi köhnemiş olan 12 Eylül Anayasasıyla ne de yeni ortaya çıkan Tek Adam Rejimi ile tüm farklılıkları reddeden, çatıştıran, kutuplaştıran, ötekileştiren o dilden kurtulmak için Türkiye’nin yeni bir anayasa tartışmasına ihtiyacı var. Dolayısıyla bunun için yerellerde, STK’larda, basında, siyasi partilerde bu konuyu bir talep halinde tartışma istiyorduk. Bu noktada ilk elden ne yapılması gerektiği sorusu var. İlk elden yapılması gerekenleri tespit ederek, inanç, ifade özgürlüğü önündeki engellerin derhal kaldırılması noktasında, Hükümetin de aynı dönem Yargı Reformu Paketini gündeme taşıması ile birlikte ilk elden yapılması gereken yol temizliği; Yargı Reformu Strateji Raporu isimli bir metin hazırladık. İlk elden bunlar yapılırsa, yeni anayasanın tartışılabileceğini düşündük’’ diye konuştu.
“Tekçi zihniyete karşı demokrasi cephesi inşa edilmeli’’
Yeni Anayasa konusunda çalışmaların el birliği ile yürütüleceğini belirten Toğrul, “Mesele metin hazırlamak değil, bu çalışmaları kiminle yapacağımız asıl önemli olan konu oluyor. Bizim özellikle 31 Mart’ta demokrasiden yana ortaya koyduğumuz tavırdan, Türkiye’de AKP-MHP İktidarının tekçi zihniyetinin daraltılmasında, yeni bir demokrasi cephesinin inşa edilmesi, bu demokrasi cephesinin hem yol temizliğini hem yeni bir anayasa ihtiyacını ortaya koyması konusunda bir Demokrasi Bloku, Demokrasi İttifakı Strateji Metni hazırladık. Yeni Anayasa konusunda çalışmalara 23 Ağustos tarihinde başlanılmasının planlanıyor. Bu dönemde randevular alarak, ilk çalışmalarımıza başlayacaktık. Bizim anlayışımız Genel Merkezlerin, STK üst düzey yöneticilerinin bir karar varılması değil, biz bunu hem genel merkezler düzeyinde hem de siyasetin yerelleştirilmesi, toplumun politikleşmesi noktasında yerelde de tartışmayı başlatmak istedik. Randevuları aldık fakat 19 Ağustos tarihinde bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. Bu randevuları ertelemek durumunda kaldık. Şuanda Genel Merkezler düzeyinde başta olmak üzere görüşmeler devam ediyor. Yerelde bizler bu çalışmaları yürütüyoruz, gelen bilgiler, öneriler doğrultusunda raporlarımızı hazırlayarak Genel Merkezimize sunacağız. Bu çerçevede illerde ne yapılması gerektiği ile ilgili çalışmalar yapacağız. Türkiye’nin birinci dereceden ihtiyaç duyduğu konu bu değil. Türkiye’de şu anda asıl ihtiyaç, demokrasi, adalet, hukuk talep eden bir Demokrasi Bloku yok. Bunu yaratırsak, kimin iktidar olduğunun ve ne söylediğinin bir önemi kalmaz. Demokrasi de partilerin söylemlerine bakılmaz, sizin yarattığınız koşullarda siyasetin yapılıp yapılmayacağına bakılır. AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde topluma vaat ettiklerine bir bakın; neredeyse hepimiz imza koyacaktık. AKP yıprandı, yerine bir alternatif koyalım. Pek toplumun çıkarı ne olacak? Toplumda tekrar insan hakları, ifade özgürlüğü, adalet, demokrasi noktasında Demokrasi Talebi oluşturmaktır. Türkiye’de buna ihtiyaç olduğunu söyleyebilen, bu amaçla yan yana durabilen bir Demokrasi Cephesine ihtiyaç var. Bizim derdimiz onu yaratmaktır” şeklinde konuştu.
“Kayyum atamaları önceden planlanmıştı”
Kayyum atamaları konusunda bir çalışmanın 31 Mart Seçimlerinin ardından başladığını ifade eden Toğrul, “Kayyum atamaları, Türkiye’nin hukuku açısından nereye gelindiğinin somut bir örneğidir. Türkiye’de siyasi iktidar, algı yaratıyor ve bu algı çerçevesinde toplumu inandırıyor. İletişim ağları güçlü olduğu için bunu başarıyor. 15 Temmuz 2016’den sonra tüm muhalif sendika, basın, STK’lar budandı. Ziyaretlerimiz sırasında hem bu tartışmalara katkı anlamında hem de kayyum sürecinde yaşananları da anlatmayı amaçlıyoruz. 1 Nisan günü üç büyük şehrimizin Valileri İç İşleri Bakanlığına yazı yazarak, belediye başkanlarının görevden alınmasını talep ediyorlar. Belediye Başkanları mazbatalarını 14, 15 ve 16 Nisan tarihlerinde alırken, belediye başkanlarının görevden alınması ile ilgili talepler 31 Mart seçimlerinin ertesi günü İç İşleri Bakanlığına gönderiliyor. Belediye Başkanlarının görevden alınması ile ilgili olarak üç temel üzerinde duruluyor. Birincisi, dağa para gönderiliyor deniliyor. Belediye Başkanları göreve başlamadan bunu nasıl ortaya koydunuz? Kaldı ki Kayyumlar döneminde Belediyeleri nasıl borçlandırıldığı, talan edildiğini görüyoruz. Asıl ihalelerde neler yapıldığını biz biliyoruz. Daha önceki kayyum atamaları döneminde bir gizli tanık ifadesinde işçi maaşlarından kesintiler yapılarak, dağa gönderildiği iddia edilmişti. Artık teknoloji çağında yaşıyoruz, maaşlarda bir kesinti olması durumda ortaya çıkacaktır. Bunlar tamamen iftira niteliğinde algı oluşturmaktır’’ şeklinde konuştu.
“Şehit yakını diye işten çıkarıldığı ifade edilen kişi hırsızlıktan çıkarıldı’’
HDP’li belediyelerle ilgil bir kamoyu algısı oluşturulmaya çalışıldığını belirten Toğrul ‘’İkinci konu ise şehit yakını olan kişinin işten çıkarılması öne sürülüyor. Söz konusu kişi ile ilgili hırsızlık yaptığına dair polis raporları bulunuyor. Bu durumda kişinin işten çıkışı yapılmıştı. İşten çıkartılma ile ilgili diğer işlem ise 30 Mart tarihinde seçimden bir gün önce Cumartesi günü işe alım yapılmış. Resmi olarak belediyenin açık olmadığı bir günde alım yapılması doğru değildir. Bu kişi o nedenle işten çıkarıldı. Eş Başkan, Belediye Meclis Seçimlerine katılan, birinci sırada aday gösterilen kişidir. Parti içerisinden atanan kimse değildir. 2012 yılında bizim fiilen başlatmamız üzerine Danıştay’ın Eş Başkanlık ile ilgili kararı var. HDP’nin Eş Genel Başkanı var, madem belediyeye kayyum atıyorlarsa HDP’yi de kapatsınlar. Eş Başkanı, örgüt tarafından atanmış bir kişi olarak lanse ediyorlar. Her iki eş başkanda, seçimle gelen kimselerdir. Kadınların yıllar süren mücadelesini, kazanımlarını gasp etmek istiyorlar. Biz kadının siyasette, toplumda, her alanda özne olmasını savunuyoruz. Bu üç nedenle belediyelere kayyum atandı. Belediye Başkanlarımız Belediyeler Kanunun 47.maddesi gereği görevden alındılar. Görev süresinde yapılan usulsüzlükler ve hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle belediye başkanı görevden alınabilir” deniliyor. 14,15 ve 16 Nisan tarihlerinde göreve başlayan belediye başkanları hakkında açılmış olan tek bir dava yok” diye konuştu.