Şimşek programına işçiler dur diyecek
Emek Partisi Antep Milletvekili Sevda Karaca, Meclis’te yaptığı basın toplantısıyla Emek Partisinin seçim sonuçları değerlendirmesini kamuoyu ile paylaştı. AKP’nin, Şimşek programıyla halkın geniş kesimlerini, işçi ve emekçileri cehennem koşullarına sürükleyen ekonomi politikalarına hız verdiğini vurgulayan Karaca, "Sadece sandığa atılan bir tek oyla değiştiremeyeceğimiz bu işçi düşmanı düzene karşı işçi sınıfının varlığını, sözünü, gücünü göstereceği 1 Mayıs’ta işçiler gücünü gösterirse, temmuz ayından işçiler değil, patronlar korkar. 1 Mayıs’ta işçiler gücünü gösterirse, gemi azıya alıp ekonomik darboğazın tüm yükünü işçileri emekçileri boğazlayarak halka fatura etmek isteyen Erdoğan- Şimşek programına bir dur diyebiliriz” dedi.
31 Mart yerel seçimlerinin, tek adam yönetimine, ağır bir yenilgi tattırdığını ifade eden Karaca, "14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra belli başlı büyükşehirleri yeniden kazanıp gerici-faşist rejim inşası yolunda güç toplamak isteyen Erdoğan yönetimi, bu hedefinin aksine seçimlerden gerileyerek ve ciddi bir güç kaybı yaşayarak çıktı. Üstelik bu yenilgiyi devletin bütün imkânlarını kullanmalarına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başta İstanbul için oy istemek olmak üzere katıldığı bütün etkinliklerde seçim propagandası yapmasına, tüm yüksek bürokratların, bakanların şehir şehir dolaşıp oy peşinde koşmasına rağmen yaşadı. Bugün artık AKP ve Cumhur İttifakı hemen her yerde büyük oranlarda oy kaybederek, ikinci parti konumuna düştü” dedi.
"AKP'NİN İŞÇİ HAVZALARINDAKİ OY KAYBI YÜKSEK"
AKP’nin, mayıs seçimlerinden hemen sonra Şimşek programıyla halkın geniş kesimlerini, işçi ve emekçileri cehennem koşullarına sürükleyen ekonomi politikalarına hız verdiğini vurgulayan Karaca, “Geçen 10 ay içinde asgari ücret, metal TİS’leri, ocak-şubat zamları, ek zam ve emekli maaşlarının merkezinde olduğu ücret savaşları yaşadık. Onlarca direniş, iş bırakma, eylem, grev gördük. Çoğunun bizzat içinde yer aldık. İnsanlık dışı çalışma koşullarına, uzun mesailere, tatilsiz aylar boyu çalışmaya, ek işlere gitmeye rağmen çocuklarını okutamayan, doyuramayan, kiralarını ödeyemeyen, sağlık hakkından yararlanamayan, evine ekmek götüremeyen milyonlarca yurttaş, burasına kadar geldiğini, en olmaz denilen kentlerde, en olmaz denilen işkollarında kendiliğinden eylemler yaparak gösterdi. AKP’nin özellikle işçi havzalarında, emek mücadelesinin keskinleştiği yerlerde oy kayıplarının en yüksek oranlarda olduğunun altını çizmek istiyorum” dedi.
“Genel seçimden bu yana, iktidarın ekonomi politikaları yüzünden dertten bunalan emekçilere tek adam yönetimi sadece ‘sabredin, dişinizi sıkın, fedakarlık yapın’ çağrısı yapabildi” diyen Karaca ekonomik daralmanın bütün yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkıldığını söyledi. Karaca, “Merkez Bankasının kasası bomboş, kapı kapı para peşinde. Dünya Bankası kredileri yetmeyecek, IMF kapılarını aşındıracaklar” dedi.
Yerel seçim sonuçlarının halkın boğazına çökme programı olan Erdoğan programının faturasını ödemek istemeyen emekçilerin kestiği fatura olduğunu ifade eden Karaca, “İşçi ve emekçiler yerel seçimlerde oy tercihleriyle Cumhur İttifakını başta büyükşehirler olmak üzere yerel yönetimlerde cezalandırmakla kalmadı, aynı zamanda Erdoğan-Şimşek’in emek gücünün daha da ucuza sömürülmesine dayanan ekonomi politikalarını da reddettiklerini gösterdi. Bu kürsüden ve eylemlerinin, mücadelelerinin bizzat içinde yer alarak taleplerini dile getirdiğimiz kamu işçileri, tekstil işçileri, gıda işçileri, emekliler, atanmayan öğretmenler, kargo işçileri, kuryeler, enerji işçileri, maden işçileri, inşaat işçileri, metal işçileri, belediye işçileri… Asıl raund şimdi başlıyor” dedi.
"MÜCADELELER BİRLEŞİK HATTA GİRMEZSE FATURA İŞÇİ VE EMEKÇİLERE ÖDETİLECEK"
Karaca, AKP’ye bu yenilgiyi tattıran işçi ve emekçilere şöyle seslendi: "Sandıkta gösterdiğimiz tepki sadece sandığa sıkışıp kalırsa, bu iktidarın bu sonuçlardan ders çıkaracağını filan zannetmeyin. Açık açık söylediler, açık açık uyguluyorlar. Gerek büyük sermaye örgütleri, gerekse başta Erdoğan-Şimşek olmak üzere onların saray iktidarının temsilcileri seçimlerin hemen ardından yaptıkları açıklamalarla, sömürü ve baskı politikalarını kararlılıkla sürdüreceklerini ilan ettiler. Önümüzdeki dönem daha büyük mücadelelerin dönemi olacak. İşçi ve emekçileri darboğaza sürükleyen koşullar sertleşecek, vermek zorunda olduğumuz mücadeleler daha da keskinleşecek.Açlık sınırının altında ücretlere mahkum edilmeye karşı mücadele, vergi adaletsizliğine karşı mücadele, yağmur gibi yağan zamlara karşı mücadele, savaş bilançosu gibi rakamlarla önümüze çıkan iş cinayetlerine, bizi çalışırken ölüme mahkum eden iş kazalarına, meslek hastalıklarına, insanlıkları çalışma koşullarına karşı mücadele, önümüzdeki günlerde çeşitli işkollarında kitlesel işten atmalarla karşımıza çıkarılacak olan işsizliğe karşı mücadele, insanlık dışı koşullara mahkum edilmemize, işyerinde adaletsizliklere, eşitsizliklere neden olan kadro sorunlarına karşı mücadele olacak. İşte bu mücadeleler her yerde yükselmezse, bu mücadeleler birleşik bir hatta girmezse fatura yine işçilere emekçilere ödetilecek”
Adıyaman Besni’de faaliyet yürüten ve 350 işçinin çalıştığı Mega Polietilen fabrikasında işçilerin, 2 ay boyunca “Ücretiniz yarın yatıracak” diyerek oyalandıkları için iş bıraktıklarını hatırlatan Karaca, “Bu fabrika, bölgeyi patronlar için cennet, işçiler için Bangladeş’den daha kötü koşullara mahkumiyet alanı haline getirmek isteyen sermaye düzeninin örnek fabrikalarından biri. Patron suç üstüne suç işlemiş ve devletin gözünün önünde işlenmiş. İşçilerin yüzde 50'sinin sigortası işe girdikten 40 gün ya da 2 ay sonra yapılıyor. 6 şubat depreminde 13 gün çalışmadıklarında hem yevmiyelerinden hem de sigortalarından kesilmiş. Mazeretli izin alındığında dahi sigortalarından ve ücretlerinden kesinti yapılıyor. Asgari ücretin üstü ve mesailer elden zarflarda veriliyor. İş kazası geçiren 2 işçi tazminat davası açtı fakat hastaneye götürdüklerinde iş kazası olmadığına dair ifade verdirdikleri için hem davalarını kaybettiler hem de işsiz kaldılar. Türkmenistanlı işçilerin sigortası yapılmıyor. İşçiler 1 gün gelmediğinde fazla yatması gereken mesailerinden 1/2 tutarında ücret kesintisi yapılıyor. Psikolojik baskı ve mobing her zaman var. Geçen sene 1 Suriyeli işçi çatı temizliği yaparken yüksekten düşerek ölmüş ve üstü kapatılmış” dedi.
"MEGA POLİETİLEN’DE TAM BİR KOLELİK DÜZENİ"
Mega Polietilen’de tam bir kölelik düzeni olduğunu vurgulayan Karaca, “Biz bu düzeni Urfa’dan Malatya’ya, Van’dan, Şırnak’a tüm bölgede görüyoruz, yaşıyoruz, biliyoruz. İşçiler, bu kölelik düzenine isyan ediyorlar. Eylemdeler. Karşılarında bir muhatap dahi bulamadıkları gibi, haklarını aradıkları için türlü hakaretlere, tehditlere de maruz kalıyorlar. Mega Polietilen işçileri yalnız değil. Biz varız, Emek Partisi var. Tüm işçileri Mega Polietilen işçileriyle dayanışmaya çağırıyoruz.
Çalışma Bakanlığına seslenen Karaca, "Direnişe geçen fabrikalarda işçilerin özgür iradesiyle seçtiği sendikalara ceza yağdırmak, işçileri ve mücadeleci sendikaları patron sopası gibi engellemekle uğraşacağına, patron suçlarının arşa vardığı bu fabrikalarda işçilere yaşatılan bu hak gasplarını engelleme görevini yerine getirsin. Mega Polietilen işçileri, son 1 senedir bölgedeki pek çok fabrikadaki işçiler gibi, Şimşek programının ne demek olduğunu gösteren koşullara isyan ediyor. Bu ses büyütülmeli, bu mücadeleye sahip çıkılmalı” dedi.
"İŞÇİLER BAYRAMA BEŞ KURUŞ PARA OLMADAN GİRDİ"
Karaca, “Monaco yat kulübü fatihi, istakoz tutkunu Şebnem Bursalıgillerin, Maldiv tatilcisi AKP’li vekillerin keyifle sosyal medya paylaşımı yaptıkları saatlerde, Antep Başpınar Organize Sanayi bölgesinde onlarca fabrikada binlerce işçi, bayrama ceplerinde beş kuruş para olmadan girdi, evlerine boynu bükük gittiler. Ücretleri yatırılmayan işçiler, bırakın çocuklarına bayram harçlığı vermeyi, evlerinde tencere kaynatamadılar. Çoğu fabrikayı saydım arife günü yayınladığım videoda, onun üstüne başka onlarca fabrikadan aynı şikayetler geldi. Yiyip yiyip doymayanlar, her fırsatta halka sabredin, şükredin diye vaaz verenler, mecliste ellerini sadece patronların çıkarları için indirip kaldıranların sermaye sopalığı yaptığı memlekette, bu yağmaya öfkesini gösteren Sırma Halı işçileri, dün iş bıraktı. Üç vardiyanın fabrika önünde bekleyişi sürüyor. Şubat ayında sefalet ücretlerine mahkum edildikleri için benzer eylemler yapan fabrikaların işçileri, Başpınar işçileri, Sırma halı işçilerine sahip çıkın. Dün sizin tüm fabrikalardan işçilerin desteğine ihtiyacınız vardı, bugün Sırma halı işçilerinin desteğe ihtiyacı var. Antep Başpınar Organize sanayi bölgesindeki işçilerin mücadelesinin her zaman yanında olacağız” dedi.
"PAKET BAŞI ÖLÜM DEMEKTİR"
Getir’e bağlı Vigo şirketinin, çalışanlara sormadan saatlik garanti ücret uygulamasını kaldırarak paket başı ücret sistemine geçtiğini hatırlatan Karaca, "Vigo kuryeleri yaptıkları eylemlerle kararın kaldırılmasını ve saatlik garanti ücret modeline dönülmesini istiyor. Motokurye sektöründe yaşanan iş cinayetlerinin büyük çoğunluğu paket başı ücret sisteminden kaynaklanıyor, işçilerin sözüyle ‘Paket başı ölüm demektir'… 2022 yılında 58, 2023 yılında 68 kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İş cinayetlerinde ölen kuryelerin büyük çoğunluğu paket başı sisteminde çalışmaktaydı. Paket başı sistemi işçileri öldürüyor. Vigo kuryeleri patronlar için daha fazla kâr kuryeler için daha fazla çalışma demek olan bu uygulamayı kabul etmiyor ve bir an önce kaldırılmasını istiyorlar. Bu haklı talep tüm motokuryelerin talebidir. Bizim de her yerde her vesileyle kazanılması için mücadele edeceğimiz taleptir” diye belirtti.
"LEZİTA İŞÇİLERİ SERMAYENİN ZORBACA GASBINA KARŞI DİRENİYOR"
Lezita fabrikasında ise grev kırıcılığı tespiti için gelen avukatlara patronun engel olduğunu belirten Karaca, “Jandarma grevdeki işçileri darp etti. Lezita işçileri 37 gündür sermayenin zorbaca gasbına sınır çekmek için direniyor. Öz Gıda-İş Sendikası üyesi 200 işçinin başlattığı grev yalnızca ‘rekabete dayalı ihracat’ modelinin ya da pür IMF programının yarattığı ve yaratacağı ücretler felaketine ışık tutmakla kalmıyor. Lezita işçilerinin grevi yalnızca milyonların kursağından geçeni-geçmeyeni, devlet-sermaye iş birliğini, mevzuatı, yasayı, azami kârı, fiyatları, çalınan emeği göstermekle de kalmıyor. Ötesini görmek için büyük vesile oluyor. Bu büyük şirkete karşı iş bırakan 200 işçi hastalıklı bir sistemin nedenlerine değil, sonuçlarına karşı ayakta. Düşen ücretler, ağır çalışma koşulları, sendikasızlaştırma baskısı, jandarma copu... tekelleşen şirketler, iş bırakan işçilerin yerine getirilen Hindistanlı işçiler ve bu işçiler için kurulan ‘iş evleri’. Bir sermaye izleği” dedi.
"1 MAYIS'TA GÜCÜMÜZÜ GÖSTERELİM"
Cehennem koşullarına karşı bir hamleye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Karaca şöyle devam etti: “Önümüz 1 Mayıs. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Sadece sandığa atılan bir tek oyla değiştiremeyeceğimiz bu işçi düşmanı düzene karşı işçi sınıfının varlığını, sözünü, gücünü göstereceği gün. Buradan öncelikli olarak Başpınar işçilerine, Antep işçi sınıfına, ama elbette ülkenin dört bir yanında emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan tüm işçilere çağrım var. Gelin bu 1 Mayıs’ta gücümüzü gösterelim. 1 Mayısa kadar fabrika fabrika buluşacağız, yoksul mahallelerde konuşacağız, organize sanayi bölgelerinde tartışacağız. 1 Mayısa sınıfın partisi Emek Partisi saflarında katılacağız.”
Talepleri sıralayan Karaca, "Asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşayacak düzeye çıkarılması, çalışma sürelerinin günde 7, haftada 35 saat olarak düzenlenmesi ve 2 gün tatil hakkının tanınması, yoksulluk sınırının altındaki ücretlerin vergiden muaf tutulması, vergide adalet, kadro hakkı, işten çıkarmaların durdurulması, iş cinayetlerine karşı acil önlem, işçilerin sendikalaşma hakkının önüne çıkarılan fiili yasal tüm engellerin ortadan kaldırılması, okullarda öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek… Bakın bu 1 Mayıs’a işçilerin tüm gücüyle katılması, yalnızca bunlar için değil, artık sadece yılda bir kez yapılacağı söylenen asgari ücret zammı çoktan eriyip gitmişken, temmuzda insanca yaşanacak ücret için ülkenin dört bir tarafında yükselecek mücadele için de hayati. 1 Mayıs’ta işçiler gücünü gösterirse, temmuz ayından işçiler değil, patronlar korkar. 1 Mayıs’ta işçiler gücünü gösterirse, gemi azıya alıp ekonomik darboğazın tüm yükünü işçileri emekçileri boğazlayarak halka fatura etmek isteyen Erdoğan- Şimşek programına bir dur diyebiliriz. 1 Mayıs’ta işçiler gücünü gösterirse, patronlar değil, işçiler güler. Ekmek, adalet, barış ve özgürlük için her yerde 1 Mayıs’ı örgütlemek için seçimin hemen ertesinde kolları sıvadık. Başlıyoruz." diye konuştu.