ZULME KARŞI ADALET’’ İÇİN 2 TEMMUZ’DA ALANLARDAYIZ!’
Gaziantep Alevi Platformu tarafından 2 Temmuz Madımak katliamına ilişkin basın açıklaması gerçekleştirildi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Gaziantep Şubesi üst kurul delegesi ve Tilkiler Köyü Eğitim Kültür Sağlık ve Dayanışma Derneği Başkanı Av. Tarık Alpdoğan tarafından okunan açıklamada, "2 Temmuz 1993 Cuma günü, Madımak otelinde yaşatılan katliamın üzerinden 30 yıl geçti. 4. Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinde gerici, ırkçı, faşistler tarafından, 33 aydınımız, ozanımız, sanatçımız, semah dönen gençlerimiz, kısacası AYDINLIK GELECEĞİMİZ Madımak Oteli Ateşe verilerek katledilmiştir.
1 Temmuz'da Sivas'ta başlayan 4. Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri öncesinde kentte şenliğin baş konuğu olan Aziz Nesin'i hedef alan "Bugün hesap günüdür" başlıklı bildiriler dağıtılarak yerel gazetelerde kışkırtıcı haberler yayınlanarak bu korkunç katliamın hazırlığı yapılmıştır. Ertesi gün yani 2 Temmuz'da da, Cuma namazının ardından "Sivas laiklere mezar olacak", "Kahrolsun laiklik!", "Yaşasın Şeriat!" sloganlarıyla yaklaşık 15 bin kişilik gerici-yobaz grup, önce etkinliklerin yapıldığı kültür merkezine giderek, kültür merkezi önündeki "Halk Ozanları" heykelini yıkıp, heykelin boynuna ip asarak yerde sürüklemiştir. Kalabalık daha sonra Sivas'a gelenlerin kaldığı Madımak Oteli’ne yönelerek, otel önündeki araçları ateşe verip, belediyenin kaldırım yapma gerekçesiyle getirdiği taşlarla otelin camlarını kırmıştır. Bu olaylar yaşanırken Otel’de kalan aydınlarımız Ankara’yı sürekli bilgilendirmiş olmasına rağmen "hallediyoruz" dışında bir yanıt alamamışlardır. Yaklaşık 8 saat süren olayların ardından devletin, polisin, askerin gözü önünde sloganlarla, sevinç nidalarıyla, alkışlarla 2’si otel çalışanı olmak üzere 35 canımız Madımak'ta yaşamını yitirmiştir.
Bu katliamın ardından gereken müdahaleyi yapmayarak katliamın yaşanmasına sebebiyet veren, devletin en başındaki sorumluluk sahibi kişi olan dönemin Başbakanı Tansu Çiller ise, olaylardan sonra "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir." şeklindeki utanç verici açıklamayı yapmıştır.
Madımak'ın ateşe verildiği o gün, otelin çevresini saran, ölümleri alkışlayan, içeridekilerin dışarıya çıkmasına engel olan, nihayetinde insanlığa karşı Alevi Soykırımı suçunu işleyen bu 15 bin kişi içinden sadece 124'ü hakkında dava açılmış, bunlardan da 55’i hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşüne Muhalefet suçu da dahil olmak üzere basit suçlardan ceza verilmiştir. Türkiye, tam 30 yıldır, Madımak Katliamı davasının skandallarla dolu tarihini izliyor. Zira, Sivas Katliamı davası, Türkiye'nin cezasızlık politikasının tarihi gibidir. Bugüne kadar "insanlık suçu" kabul edilmemesinden dolayı, yargılaması ve aranması devam eden isimlerle ilgili zamanaşımı riski sürüyor. Bazı firari isimler açısından ise artık cezalandırılma riski ortadan kalkmış durumda. Ve hatta firari sanıklar, kendileri açısından zamanaşımı süresi dolduğu için, mahkemelerden haklarındaki davanın düştüğüne yönelik kararlar dahi aldırabilmektedir. Zamanaşımından düşme kararları verildiği dönemde Başbakan olan şu anki cumhurbaşkanı ise bu durumu ‘Milletimize hayırlı olsun’ diyerek duyurmuştur. Daha sonra da mahkumiyet almış birkaç mahkum hakkında Cumhurbaşkanlığı özel af kararı vererek katillerin tahliye olmasını sağlamıştır. Yetmemiş, siyasi iktidarlar, bu katliamı yapan katillerin avukatlarının kimisini Milletvekili, kimisini Anayasa Mahkemesi üyesi, kimisini de Devlet Bakanı yaparak ödüllendirmiştir.
Tüm bunlara rağmen biz Aleviler diyoruz ki; Madımak’ı unutmadık, unutmayacağız. Yakanları da unutmadık. Aklayanları da unutmadık ve unutmayacağız. Elbet bunların hesabını soracağız.
Bizler biliyoruz ki, bu katliamın tarihi bir arka planı var. Katliamı gerçekleştiren planlı güçlerin, demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü, toplumsal, inançsal ve kültürel farkındalıkları yok sayıp bunları düşman bilen tek tip ulus, tek tip yurttaş yaratmaya çalışan zihniyetin ürünü olduğunu biliyoruz. Ancak şu bilinmelidir ki Aleviler bu ülkenin olmazsa olmazlarıdır. Alevi inancı ve kültürü de bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Alevilere 100 yıldır borçludur. Aleviler her türlü vatandaşlık görevini eksiksiz yerine getirmesine rağmen, vergilerini ödeyip, askerlik hizmetlerini yerine getirmelerine rağmen eşit yurttaşlık hakkından yararlanamamaktadırlar. Anayasanın 10. Maddesinde herkes dil, din, ırk, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hükmü düzenlenmiştir. Ancak, halen bu hükme aykırı davranılarak inanç merkezlerimiz olan cem evleri İbadethane olarak kabul edilmemektedir. Bu sebeple de elektrik ve su faturaları devlet tarafından karşılamamaktadır. Bunun son örneğini faturasını ödemediği için elektriği kesilen narlı cem evinde yaşamış bulunmaktayız. Alevi yurttaşlardan toplanan vergiler, bu statüye sahip ibadethanelerin giderlerine harcanırken cem evlerine bütçe ayrılmaması büyük bir adaletsizlik olduğu gibi anayasanın 10. Maddesinde düzenlenen eşit yurttaşlık haklarına da aykırıdır. Bu adetsizliği hiçbir vicdan kabul edemez ve etmemelidir.
Madımak katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması için bilinçli seçilmiş bir Alevi Katliamıdır. Yaşadıklarımız, bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar ezilmeye, asimile olmaya, sömürülmeye ve katledilmeye mahkûmdurlar. Dün Madımak Otelini kuşatanlar, devlet kadrolarında işe alınmış hatta milletvekili yapılmıştır. Devlet, Maraş, Sivas, Çorum, Dersim, Malatya katliamlarında olduğu gibi Madımak katliamı ile de yüzleşmediği için Gazi, Ümraniye, 10 Ekim, Roboski, Suruç gibi katliamları yaşadık. Katliamlar, ancak amasız fakatsız yüzleşilerek aydınlatılabilir. Katliamların arkasındaki gerçek faillerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur.
Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Canlar;
Anayasa’nın 10. Maddesinde düzenlenen Eşit Yurttaşlık hakkının gerçek anlamda ülkede uygulanmasını talep ediyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında; Aleviler olarak bir kez daha diyoruz ki;
Cem evleri Alevilerin ibadethanesidir ve Anayasal güvence altına alınmalıdır.
Kapatılan ve el konulan Dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir.
Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
Alevi köylerine cami yapılmasından vaz geçilmeli, Alevilerin Kutsal Mekânlarına yapılmak istenen baraj, hes, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir.
Din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.
Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericileştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp, lağv edilmelidir.
Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli Utanç Müzesi olmalıdır.
Sevgili Canlar ve Değerli Basın Emekçileri;
Siyasal İslam referansı ile ülkeyi yönetmek isteyenler, Laikliğe savaş açıyor, tüm müfredatı dincileştiriyor, okullara imamlar göndererek tüm okulları İmam Hatip Liselerine Çeviriyor. Çedes Projesi adı altında eğitimi tarikatlara, çocuklarımızı imamlara teslim ediyor. Yüksek sesle bir kez daha haykırıyoruz.
İmamların yeri Camilerdir, Okulları Öğretmenlerimize bırakın…
Aleviliği baskı altında tutmak, asimile etmek adına ziyaret adı altında, Dergahlarımıza, inanç merkezlerimize gelen Cumhurbaşkanının Kutsal Sembollerimizi duvarlardan indirtmesi, adeta bize parmak sallamaktır. Yaratılan bu atmosferden cesaret alanlar Cemevlerimize saldırıyorken, Aleviliğin içini boşaltma hedefiyle Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ‘’Alevi Bektaşi Kültür Dairesi’’ kurarak, Alevilerin kimliğini ve inancını yok sayan, Sünnileştiremediği Aleviliği ise yok etmeye programlı asimilasyon politikası izlemeye devam ediyor.
Bütün bu taleplerimizle katliamın 30. yılında buradayız ve bir aradayız.
Adalet için, barış için, demokrasi için bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız,
En temel talebimiz olan Eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız.
Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda Rıza Şehri olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz. Madımak katliamını ve insanlığa karşı işlenmiş tüm suçları unutmayacağız, unutturmayacağız, hesabını soracağız.
Değerli Canlar, katliamın 30. yılında yitirdiğimiz Canlarımızı unutturmak isteyenlere karşı gereken cevabı hep birlikte 2 Temmuz günü Sivas’ta Madımak Oteli önünde verelim.
Unutmak; başta inancımıza, direncimize, tarihsel bilincimize, Kerbela’daki Hüseyni duruşa, Enel Hakk’tan geçmeyen, Hallac-ı Mansur’a, Baba İlyas’tan Kalender Şah’a, Dar ağacındaki Pir Sultan Abdal’dan günümüze, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir.
Unutmak; Asım Bezirci’nin Kalemine, Hasret Gültekin’in Bağlamasına, Nesimi Çimen’in Curasına, Asuman Sivri’nin Semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir. Madımak Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız, Hesabını soracağız!
GAZİANTEP ALEVİ PLATFORMU Bileşenleri;
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Gaziantep Şubesi
Adıyaman Balyanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği
Gaziantep Çepnileri Derneği
Kizirli Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Tilkiler Köyü Eğitim Sağlık ve Dayanışma Derneği