Eğitim Sen Gaziantep düzenlediği basın açıklamasında MEBin açıkladığı yeni müfredatın çağ dışı ve bilimsellikten uzak olduğunu vurguladı. Detaylar…
Eğitim sen Gaziantep’in basın açıklaması şu şekilde:
“İstendik davranış değiştirme süreci” olarak tanımlanan ve iktidarlar açısından kendi siyasal ideolojik hedeflerine uygun toplum inşasında en önemli araçlardan biri olan eğitime ilişkin müdahaleler hız kesmeden devam ediyor. 4+4+4 eğitim sistemi, MESEM, ÇEDES, tarikat, cemaat, vakıflar ile yapılan protokoller, karma eğitim tartışmaları ve müfredat. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), geçtiğimiz yıllar içinde defalarca değiştirilen, 2005 ve 2017’de kapsamlı değişiklikler yapılan eğitim müfredatına ilişkin son değişiklikleri taslak halinde 26 Nisan 2024 tarihinde yayınladı. Müfredat Talim Terbiye Kurulunun onayından geçerek 27 Mayıs 2024 tarihinde de Milli Eğitim Bakanı tarafından onaylandı. Müfredatta nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekir. Ancak MEB her zaman olduğu gibi sürecin başından sonuna kadar, ülkenin bugünü ve geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda “ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket etmeye devam ediyor.
Eğitim sisteminde yaşanan dönüşümler, içinde bulunulan ekonomik, toplumsal ve siyasal sistemin gelişim süreçlerinden bağımsız değildir. Bir ülkenin eğitim sistemi, bir bütün olarak içinde yaşanan toplumun gerçekliğini yansıtır. Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı, cinsiyetçi ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, laik, bilimsel, demokratik eğitime, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir.
Dolayısıyla müfredat ya da eğitim politikalarını devletin eğitim sistemi aracılığıyla kendini yeniden üretmesinin aracı olarak değerlendirmek gerekir. Siyasi iktidar çocuğa ya da bireye nasıl yaklaşıyor, nasıl bir insan modeli yetiştirmek istiyor, yetiştirdiği bireylerde hangi özellikler olmasını istiyorsa eğitim müfredatını da ona uygun şekilde hazırlamıştır. Diyebiliriz ki, MEB’in “yeni müfredatı”, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bireycilikle, milliyetçilikle, cinsiyetçilikle, dini ve milli değerler ve rekabet ile yoğrulmuş, bilimsel, sanatsal, estetik açıdan sığ, halkları, kimlikleri, inançları yok sayan, büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı yeni eğitim müfredatının da iktidarın kendi siyasal ideolojik hedeflerine uygun bir toplum inşası hedefiyle hazırlandığı açıkça görülmektedir. Ki bizzat Milli Eğitim Bakanı ve Cumhurbaşkanı tarafından da sıkça ifade edilmektedir. Müfredatın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” olarak tanımlanması da elbette tesadüfi değildir. Doğal olarak müfredata ilişkin pedagojik itirazlarımız olmakla birlikte esas itirazımız politiktir.
Müfredat ile laik, bilimsel, demokratik, cinsiyet eşitliğini esas alan, çocuk haklarını gözeten eğitim yok sayılırken, bütün ders kitaplarında “milli ve manevi değerler”in merkeze alındığı görülmektedir. Milli ve manevi değerler vurgusu toplumda iktidar tarafından yaratılan tüm eşitsizliklerin üzerini örtmek için kullanılmaktadır.
Ders kitaplarında “sadeleştirme” yapıldığı iddiasıyla doğrudan bilim, tarih, felsefe ve sanat derslerinin hedef alındığı görülmektedir. Bazı derslerde ünite ve kazanım sayılarının azaltılarak “tek din, tek mezhep, tek cins ve tek kimlik” üzerinden ağırlıklı olarak hem “dini”, hem de “milli ve manevi” öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat hazırlanmıştır.
Müfredatta Türkiye’de yaşayan farklı kimlikler, inançlar ve kültürler genellikle ya hiç görünmez kılınmış ya da “karşı tarafta” gösterilmiştir. Mevcut müfredat, ülkedeki kültürel ve dilsel çeşitliliği, yok sayan, farklı inanç ve kimlikleri dışlayan ve piyasanın ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan, “insan”ı değil, “birey”i ve “bireyciliği”, özellikle kimlik ve dini inanç üzerinden milliyetçiliği, Osmanlıcılığı, iktidar cephesinde sıkça kullanılan “dini” ve “milli” değerleri her fırsatta öne çıkaran ve farklılıkları yok sayan ya da ötekileştiren bir içeriktedir. Yeni müfredat üzerinden bu durumun daha da belirgin hale getirilerek sürdürüleceği görülmektedir.
Toplumsal cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edilirken eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu süreci besleyen ve büyüten en büyük olgu; resmi ve örtük eğitim müfredatının cinsiyetçi bir anlayışla hazırlanması ve özellikle kadınların, kız çocuklarının toplumsal cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısıdır. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredatlar kadını kamusal alandan dışlamayı amaçlamakta, kadınlar açısından daha fazla şiddet anlamına gelmekte, aynı zamanda ataerkil sistemin yeniden üretilmesine de araç olmaktadır.
Birkaç maddede yaptığımız değerlendirmelerden de ortaya çıkan sonuç bu müfredatın geri çekilmesi gerektiğini bizlere göstermektedir. Peki, nasıl bir müfredata ihtiyacımız var? Laik, bilimsel, demokratik, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik, anadilinde eğitimi savunan, eşit, özgür ve demokratik bir toplum mücadelesi yürüten bizler nasıl bir müfredat istiyoruz.
Eğitim müfredatı hazırlanırken çocuk haklarını gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı, cinsiyet eşitliği ve özgürlüğünü esas alan, ekolojik eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır.
Müfredatta içerilen bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (ırkçı, ayrımcı, bölgeci, cins ayrımcı, farklı kimlik ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb.) öğeler asla olmamalı, var olanlar çıkarılmalıdır. Eğitim müfredatı demokratik, laik, bilimsel ve anadilini esas alan çok dilli bir içerikte olmak zorundadır.
Müfredatta yer alan konu amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemleri, kavramlar çocukların sosyal ve kültürel gelişim düzeylerine uygun olmalıdır. Müfredat, sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalıdır.
İçerik bilimsel, sistematik ve çocuğun gelişim özelliklerine uygun olmalıdır. Seçilen konular ile konuların ele alınış biçimi program hedeflerine uygun ve ilgi çekici şekilde düzenlenmelidir. Öğrencinin katılımı, merak, yaratıcılık ve eleştirel düşünme yönleri ön plana çıkarılmalıdır. Ders kitapları, onu kullanan öğrencileri araştırma, sorgulama ve bilgilere ulaşma çabasına dahil edecek bir yapıda hazırlanmalıdır.
Ders kitaplarında öğrencilerin okuduklarından zevk almalarını sağlama, düşünme becerilerini teşvik eden etkili sorgulama teknikleri kullanma, eleştirel düşünme ve kendi kendine öğrenmeyi teşvik etme yaklaşımı kendini göstermelidir.
Müfredat hazırlıkları sürecinde sermaye ve iktidar odaklarının ekonomik, siyasal ve ideolojik çıkarlarına yönelik düzenlemeler yer almamalı, sendikalar, bilim insanları ve öğrenci-veli temsilcilerinin müfredat hazırlanmasında katılımı sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, bir ülkede iktidar politikaları doğrultusunda bireyler nasıl biçimlendirilmek isteniyorsa ona uygun eğitim politikaları oluşturulmaktadır. Türkiye’nin mevcut eğitim politikasının temelinde de eşit, laik, bilimsel demokratik, cinsiyet eşitlikçi, anadilinde ve ekolojik eğitim anlayışından çok, eğitim sisteminin tekçi, gerici, milliyetçi, cinsiyetçi bir yaklaşımla iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak biçimlendirilmek istenmesi anlayışı var. Bu bağlamda yeni müfredatı ve iktidarın tüm eğitim politikalarını da çocuklar, gençler, kadınlar, halklar bir bütün toplumun tamamı açısından tehlikeli bir müdahale olarak değerlendirmek gerekir. Bu nedenle müfredata ilişkin mücadelemiz demokrasi ve özgürlük mücadelemizden ayrı değildir. Dolayısıyla siyasi iktidarın ideolojik dizaynına, tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi, ırkçı, gerici eğitim politikalarına karşı laik, bilimsel, demokratik, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik ve anadilinde eğitim; eşit, özgür demokratik bir toplum mücadelesini hep birlikte yükseltmeliyiz.’’
GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024ASAYİŞ
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024ASAYİŞ
21 Kasım 2024