Güney’in Sesi GAZETESİ – İnsan Hakları Derneği. Merkezi Hapishaneler Komisyonu hapishanelerdeki ihlallere ilişkin basın açıklaması gerçekleştirildi.
Barış ve Demokrasi Partisi Gaziantep, HDP Gaziantep, KKP, EMEP, Özgürlük İçin Avukatlar Derneği, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Gaziantep ve 78 liler Meclisi tarafından ortak basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamada, “Türkiye’de hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından “tehlikeli”
olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline gelmiştir. Özellikle 12 Eylül 1980
Askeri Darbesi ile hapishanelerde birçok muhalif işkencelerden geçirilerek katledilmiş,
hapishaneler çeşitli işkence ve kötü muamele uygulamalarıyla anılmıştır. Tam da böyle bir ortamda
kurulan derneğimiz 35 yılı aşkın bir süredir hapishanelerde yaşanan ihlallerin son bulması, ihlali
meydan getirenlerin hukuk önünde hesap vermesi ve bir daha benzer ihlallerin yaşanmaması için
mücadele etmektedir. Ancak geçmişten bu yana hiçbir iktidarın hapishanelerde yaşanan hak
ihlallerini giderme konusunda yeterli irade ortaya koymaması bugün de Türkiye hapishanelerinin
birer insan hakları ihlal merkezine dönüşmesine neden olmaktadır.
1990’lı yılların sonuna doğru Türkiye hapishanelerinde yeni bir model olan F Tipi hapishane
sistemine geçiş kararı alınarak başlangıç olarak 11 adet F tipi hapishanenin yapımına başlanmıştır.
Alınan bu karara karşı birçok sivil toplum örgütü, meslek odası, sendika, siyasetçi ve hak
savunucusu F tipi hapishanelerde, mahpusların tek başlarına veya küçük gruplar halinde
izolasyonun kaçınılması gereken bir tehlike olarak tarif etmiş ve ekstrem sosyal izolasyonun fiziksel
ve mental sağlık açısından ciddi bir tehlike oluşturabileceğine, izolasyon şartlarında tutuklu ve
hükümlülerin güvenliklerinin tehlikeye girebileceğine işaret etmişlerdir.
Yine CPT’nin 23 Şubat 1999 tarihli raporunda F tipi hapishanelerde yaşam üniteleri dışında
ortak aktivite imkânları yaratılmadığı taktirde söz konusu yeni sistemin sorunları çözmek yerine
yeni problemler yaratacağı belirtilmiştir. Tüm bu uyarı ve önerilere rağmen siyasi iktidarlar
toplumun tamamında uyguladıkları aşırı güvenlikçi politikanın bir tezahürü olarak hapishanelerde
bulunan mahpusları kontrol atında tutup yalnızlaştırmak amacıyla F tipi hapishanelerin
uygulamaya konulması için çok hızlı şekilde çalışmalar yürütmüşlerdir.
Günümüz iktidarı F Tiplerinin yanı sıra izolasyonu daha da derinleştiren yeni tip Yüksek
Güvenlikli Kapalı Hapishaneler ve S Tipi Kapalı Hapishaneler inşa etmişlerdir. Adalet Bakanlığı Ceza
ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre şu anda Türkiye genelinde 14 adet F tipi, 17 adet
Yüksek Güvenlikli, 6 Tane de S Tipi Hapishane bulunmaktadır. Özellikle Yüksek Güvenlikli
hapishanelerde mahpuslar tek kişilik odalarda tutulmakta, bulunduğu odaların müstakil
havalandırması bulunmamakta ve mahpuslar günde 1-1,5 saat ayrı bir yere götürülerek
2
havalandırmaya çıkarılmakta ve geri kalan zamanı bu tek kişilik yerde geçirmek zorunda
bırakılmaktadır. F tipi, S Tipi ve Yüksek Güvenlikli hapishanelerin uygulamaya konulması akabinde
uzmanlar ve hak savunucuları tarafından siyasi iktidarlara yapılan uyarıların haklılığı ortaya çıkmış,
bu hapishanelerde tutulan mahpusların başta yaşam hakkı olmak üzere; sağlık, aile ve özel hayata
saygı, avukatı ile görüşme ve haberleşme hakları sürekli bir şekilde ihlal edilerek infaz yasasına
aykırı uygulamalar meydana gelmiştir. Bu uygulamalara karşı mahpusların iç hukuk ve AİHM
nezdinde açmış oldukları davalarda lehlerine çıkan yüzlerce karar olmasına rağmen dava konusu
edilen hak ihlallerinin sona ermesi bir yana her geçen gün bu ihlallerin arttığına şahit olmaktayız.
Mahpuslar, ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan en temel haklarını kullanabilmek için birçok
kez açlık grevi, kendini yakma ve intihar tarzı eylemler yapmak zorunda kalmış, yaptıkları bu
eylemler sonucunda yaşamlarını yitirmiş, birçok mahpus ise bu eylemlerden kaynaklı kalıcı
hastalıklarla yaşamak zorunda kalmıştır. Son olarak Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde
bulunan Yakup BRUKANLI isimli mahpusun, Türkiye hapishanelerinde devam eden tecrit ve
izolasyon uygulamalarını protesto etmek amacıyla kendisini yaktığını ve sağlık durumunun ağır
olduğunu basın yayın organlarından öğrenmiş bulunmaktayız. İnsan Hakları Derneği olarak bir kez
daha mahpuslara hayatlarını risk altına sokacak eylemlerden uzak durmaları, siyasi iktidara da
mahpusların taleplerini dikkate alacak politikalar geliştirmesi çağrısında bulunuyoruz.
Ceza ve Tevkifevlerinin en son açıkladığı 01 Kasım 2022 verilerine göre 399 Ceza İnfaz
Kurumunda 331.706 mahpus bulunmakta ve bu sayı sürekli olarak artmaktadır. 2002 yılın sonunda
bugüne kadar hapishanelerde tutulan mahpus sayısı yaklaşık olarak 5,6 kat artmıştır. Bu kadar
mahpusun hapishanelerde tutulması bile başlı başına büyük bir soruna işaret etmektedir. Uzun bir
süredir Türkiye kamuoyunda yer edinen hasta mahpusların tedavi hakkına erişememesi ve
hapishanede kalabilecek durumda bulunmayan ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi sorunu
da tıpkı hapishanelerde yaşanan diğer tüm ihlallerde olduğu gibi siyasi erkin meseleye insan hakları
perspektifinden uzak bir şekilde oluşturduğu güvenlikçi politikalarla bakmasından
kaynaklanmaktadır. Derneğimizin tarafından tespit edebildiği kadarıyla 29 Nisan 2022 tarihi
itibariyle Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunmaktadır.
Özellikle tek başına yaşamını idame ettiremeyecek düzeyde hastalığı ilerlemiş olan mahpusların
hapishanede geçirdikleri her bir günün kendileri ve aileleri açısından işkence ve kötü muamele
yasağının ihlaline neden olduğunu belirtmek isteriz. Mahpusların doğuştan veya sonradan başlayan
hastalıkları hapishane koşullarında yeterli ve düzenli bir tedavi yöntemi bulunmaması nedeniyle
ilerlemekte ve yaşam hakkının ihlaline varan sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Hastalığın artık
tedaviye cevap veremeyeceği derecede ilerlemesi akabinde savcılıklar tarafından mahpuslarla ilgili
verilen infaz erteleme kararlarının bir anlamı kalmadığını üzülerek belirtmek isteriz. Derneğimiz
başvurucusu ve hasta mahpus listemizde bulunan Bedri Çakmak ve Ehettin Kaynar isimli mahpuslar
hastalıkları nedeniyle infazlarının ertelenmesi ile tahliye edilmiş ancak tahliye edilmelerinden çok
kısa bir süre sonra hayatlarını kaybetmişlerdir. Türkiye hapishanelerinde yaşanan ihlallerin her biri
yasal değişiklik, personel eğitimi ve sıkı denetim uygulamaları gibi basit adımlarla önlenebilir
ihlallerdir. 2022 yılının şu an ki dönemine kadar en az 70 mahpusun hapishanelerde yaşamını
yitirmiş olması Türkiye hapishanelerindeki uygulamaların çok acil reformlara ihtiyaç duyduğunun
en önemli göstergesidir.
3
Yakın zamanda Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ tarafından hasta mahpusların durumuna ilişkin
yasal düzenlemeler yapılacağı yönündeki açıklamalar sonrasında İnsan Hakları Derneği olarak
konuya dair görüş ve önerilerimiz ile değişiklik yapılmasını önerdiğimiz mevzuat hükümlerini
hakkında ayrıntılı bir rapor hazırlayarak bu raporu hem siyasi partilere hem de kamuoyuna
sunmuştuk. Adalet bakanlığı ve iktidarın hasta mahpuslar hakkında yapılacak yasal değişiklik
öncesinde insan hakları kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin, sağlık örgütlerinin ve baroların
konu hakkında yapmış oldukları çalışmalarından faydalanarak bu kurumlarla koordineli bir yasa
çalışması yapması meselenin kalıcı bir şekilde çözülmesine olanak sağlayacaktır. İnsan Hakları
Derneği olarak yapılacak bu yasa değişikliği konusunda elimizde bulunan tüm bilgi, belge ve
raporlarla aktif görev alabileceğimizi tekrardan belirtmek isteriz.
Son olarak sıklıkla altını çizerek belirttiğimiz bir hususu tekrardan vurgulamak istiyoruz.
Türkiye hapishanelerinde tutulan tüm mahpuslar devletin denetimi ve sorumluluğu altındadır. Her
bir mahpusun yaşama, işkence görmeme, aile ve özel hayatına saygı gösterilmesi, haberleşme ve
insan olmaktan kaynaklı tüm haklarının kullanılması konusunda devletin gerekli tedbirleri alması,
bu hakları ihlal edenler hakkında etkili yaptırımlar uygulaması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye
hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerin giderilmesi için güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek insan
haklarını ve evrensel kuralları merkezine alan bir anlayışa geçilmesi gerektiğini belirtmek isteriz” denildi.
GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024ASAYİŞ
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024GENEL
21 Kasım 2024ASAYİŞ
21 Kasım 2024