DOLAR 34,5963 -0.04%
EURO 36,2729 0.56%
ALTIN 3.012,000,23
BITCOIN 33883700,08%
Gaziantep

AÇIK

06:26

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ulaş Utku YURDAL

Ulaş Utku YURDAL

23 Kasım 2024 Cumartesi

Eğitimsen: Telafisi olmayan yanlış !

Eğitimsen: Telafisi olmayan yanlış !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Güneyin Sesi Gazetesi-  Milli Eğitim Bakanlığı politikalarını telafisi olmayan yanlışlarla dolu  olarak değerlendiren Eğitimsen Gaziantep şubesi, “Açıklanan programı incelediğimizde, her kademeden çocuklar, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı programlar hazırlandığını ve bu programlarda fiziksel gelişim, sosyal-duygusal gelişim, akademik gelişim temel başlıklarının olduğunu görmekteyiz. Sanal dünyada gayet güzel görsellerle hazırlanmış bir telafi programı ile karşı karşıyayız. Ancak sanal dünyanın görsel etkileyiciliğinden çıkarak telafi programı adıyla ortaya konulan bu süreci sorgulamak durumundayız. MEB Telafisi Olmayan Yanlışlarla, Eğitimde Yaşanan Kayıpları Arttırıyor” ifadelerini kullandı.

 

Eğitimsen Gaziantep Şubesi konuya ilişkin yaptığı açıklamanın tamamı şöyle;

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aslında sistemsiz bir tek adam rejimi olduğu, MEB’in günlük değişen politikalarla hareket etmesi dikkate alındığında, bugün çok daha iyi açığa çıkmış bulunmaktadır. 31 Mayıs akşamı basın duyurusu yaparak 1 Haziran’da okulları açan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bugün de kamuoyuna yaptığı açıklamayla “Ulusal Destekleme Programı (UDEP) adıyla bir telafi programı hazırladıklarını ve bu kapsamda “telafidebendevarım” sitesi oluşturduklarını duyurdu. Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki 1 Haziran’da açılacak okulların duyurusunu bile 31 Mayıs gecesi yapan bir bakanlığın bu kadar hızlı bir şekilde telafi programı ilan etmesi tüm eğitim bileşenlerini şaşkınlığa uğrattı dersek yanılmış olmayız. Açıklanan programı incelediğimizde, her kademeden çocuklar, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı programlar hazırlandığını ve bu programlarda fiziksel gelişim, sosyal-duygusal gelişim, akademik gelişim temel başlıklarının olduğunu görmekteyiz. Sanal dünyada gayet güzel görsellerle hazırlanmış bir telafi programı ile karşı karşıyayız. Ancak sanal dünyanın görsel etkileyiciliğinden çıkarak telafi programı adıyla ortaya konulan bu süreci sorgulamak durumundayız.

Telafi ihtiyacını kabul etmek, pandemi sürecinde eğitimde yaşanan eşitsizliği ve öğrencilerde ortaya çıkan akademik, sosyal, duygusal, fiziksel kayıpla ile öğrenme ve becerilerde yaşanan olumsuzlukları da kabul etmektir. Olumsuz etkilerin ve kayıpların düzeyini belirlemeden telafi etmeye çalışmak gözlerini kapatıp el yordamıyla yürümeye benzeyecektir. MEB bugüne kadar, kamuoyuna öğrenme ve beceri kayıpları konusuna dair bir rapor sunmamıştır. Çünkü Covid-19’un pandemi olarak ilan edildiği Mart 2020’den bu yana, eğitim öğretimin neredeyse tamamına yakını uzaktan öğretimle ve sınırlı sürede seyreltilmiş yüz yüze eğitimle geçmiş bir ülkede, öğrenme ve beceri kayıplarını tespit edecek kapsamlı ve planlı bir çalışma yürütmek akıllarına dahi gelmemiştir. Yapılması gereken, her kademeden öğrencinin yaşadığı akademik, sosyal, psikolojik, fiziksel kayıplar ile öğrenme ve beceri kayıplarını tespit etmektir. Bu konuda eğitim emekçileriyle, velilerle ve öğrencilerle diyaloglar geliştirip, çeşitli ölçme değerlendirme yöntemleri uygulayarak bu kayıpların düzeyinin belirlenmesi gerekmektir. Anlaşılmaktadır ki MEB bu konuda da sınıfta kalmış, kamuoyunda yükselen eleştiriler karşısında aceleci ve plansız bir yaklaşımla, görsel etkiye dayalı sanal bir telafi programı hazırlamıştır.

Uzaktan öğretme sürecinde ortaya çıkan kayıplar her öğrencide farklı düzeyde yaşanmıştır. Yoksul ailelerimizin çocuklarında, mülteci çocuklarda, anadili farklı olan çocuklarımızda, özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklarımızda öğrenme ve beceri kayıpları çok daha yüksektir. Her bölge, il ve ekonomik düzeye göre, tüm okullarda ayrı ayrı çalışma ekipleriyle bu kayıpların düzeyinin tespit edilmesi ve bilimsel veriler ışığında kapsamlı, uzun vadeli bir telafi programının hazırlanması gerekirdi. Mevcut haliyle duyurulan telafi programı, eksikleri ve ihtiyaçları tespit edip, bu doğrultuda bir program hazırlamadan oluşturulmuş şekli bir programdır.

7 Haziran’da açılacağı açıklanan ortaokullar ve liselerde henüz eğitim emekçilerinin %20’si aşılanmıştır. 40 yaş altı öğretmenlerimiz de dâhil olmak üzere tüm eğitim emekçilerinin iki doz aşılanması tamamlanmadan mevcut sanal telafi programını hayata geçirmek, hala pandemi sürecinin eğitime olumsuz etkilerinin bilincine varılmadığını göstermektedir. İlan edilen telafi planlamasının paydaşlarından olan Sağlık Bakanlığı, eğitim emekçilerinin aşılanma düzeyi hakkında kamuoyunu bilgilendirmemektedir. Mevcut programda aşı hakkında tek bir satır geçmemektedir. MEB, bu durumu da her zamanki yöntemle, yani “telafi programına katılımı gönüllülüğe bırakarak” atlatmaya çalışmaktadır. Telafiden bahsedenlerin geçen bir buçuk yıllık süre sonunda halen sorumluluklarının farkına varmamış olmalarından anlaşılmaktadır ki kendilerinin telafi eğitimine ihtiyacı vardır.

Aşıları yapılmadan Şubat-Mart-Nisan aylarında seyreltilmiş yüz yüze eğitime büyük bir fedakârlıkla, yaşam riskini göze alarak katılan öğretmenlerimizin emeği neredeyse görünmez kılınmıştır. Bu dönemde salgın nedeniyle yaşamını yitiren eğitim emekçileri anısına tek bir açıklama dahi yapılmamıştır. Uzaktan öğretim sürecinde, kamuoyunda “Öğretmenler evde yatıyor!” algısı oluşturulmuş ve MEB’in yaklaşımları da bu algıyı güçlendirmiştir. Gece gündüz demeden, hafta sonu dâhil gerekli tüm hazırlıklarını yaparak çevrimiçi derslerine disiplinle katılım gösteren öğretmenlerimizin ek dersleri dahi tartışma konusu haline getirilmiş ve “Derse öğrenci katılmadı” denilerek ödemeleri yapılmamıştır. İnternet, bilgisayar gibi desteklerden mahrum bırakılan öğretmenlerimiz eriyen maaşlarına, ödenmeyen ek derslerine rağmen bütün bu sürecin ekonomik yükünü de yine kendileri üstlenmiştir. Sağlıklı ve nitelikli bir telafi programı için öğretmenlerimizin de sosyal, psikolojik ve ekonomik kayıplarını giderecek adımlar atılmalı ve telafi programlarına çok daha güçlü bir duyguyla katılmaları sağlanmalıdır.

Öğrenme ve beceri kayıplarının düzeyinin tespit edilip, tüm eğitim bileşenlerinin ve demokratik örgütlenmelerin görüşleri de alınarak oluşturulacak telafi programının nitelikli bir şekilde yürütülmesi için, ihtiyaç duyulan öğretmen atamalarının bir an önce yapılması gerekmektedir. Ekonomisinin %7 büyüdüğü iddia edilen ülkemizin acilen 100 bin öğretmen ataması yapabilecek gücü var demektir. Okullarımızın fiziki ihtiyaçlarının ve teknik donanımının güçlendirilmesi telafi eğitiminin sonuç alabilmesi için mutlak bir zorunluluktur. Kamuoyuna “eğitimde ulusal destekleme seferberliği” çağrısı yapan MEB’in önce kendisinin seferber olup eğitim alanının tüm eksiklerini gidermesi gerekmektedir.

Eğitim Sen olarak, pandeminin yıpratıcı etkisinde geçen bu yılların, çocuklarımızın geleceğinde iz bırakmaması için, öğrencinin üstün yararını gözeten demokratik eğitim mücadelemizi ısrarla ve her türlü baskıya rağmen devam ettireceğiz. Bu yılların eğitimde kayıp yıllara dönüşmesi tehlikesi karşısında tüm kamuoyunu daha fazla duyarlı olmaya çağırıyoruz.