Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleştirdiği basın toplantısında Hakkari’ye kayyım atanmasını, asgari ücret zammını ve belediye işçilerinin işten çıkartılmasını gündeme taşıdı.
EMEP Milletvekili Sevda Karaca, AKP iktidarının kendisine biat etmeyen kesimleri türlü baskı ve zorbalıkla yok etme çabasının kayyum uygulamasıyla zuhur ettiğini söyleyerek tek adam iktidarının Hakkari Belediyesinin iradesini barbarlıkla çiğnediğini belirtti. Cumhur ittifakının yerel seçimi kaybetmesinin ardından Erdoğan’ın, “milletin iradesine saygı”sözlerini hatırlatan Karaca, önceki gün partisinin 31. İstişare ve Değerlendirme toplantısında konuşan Erdoğan’ın“Dil, din, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Bu ülkede Kürtler bir dönem uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ötekileştirilmişti, biz kucaklaştık.”Sözlerini hatırlattı. Bu sözlerin hemen ardından yapılan kayyım atamasını yalnızca bir siyasi hazımsızlık değil “iki yüzlülüktür” olarak tanımlayan Karaca “Ölüm ve zulümden ötesinin reva görülmediği Kürt halkıyla ‘kucaklaştık’ denerek pazara serilen bu iki yüzlülük de ne ilktir ne de son olacaktır.” dedi.
Kayyımlarıngeçmiş dönemde belediyelere bıraktığı borçları da hatırlatan Karaca “Kayyım uygulamasıylahalkın iradesini yok saymanın yanında halkın kaynaklarını da har vurup harman savuran tek adam iktidarı, her yenilgiden bir savaş çıkarma peşinde. Önce tek başına iktidar olma gücünü, ardından da birinci parti konumunu yitiren tek adam Erdoğan; eski yöntemlerden kazanım çıkarma hayali kuruyor. Ancak Kürt halkını baskı ve yok saymayla sindirme ısrarı, Erdoğan iktidarının ipini çeken hamlelerden biri olacak. Kürt halkı; seçilmişlerini tutuklayıp cezalandıran, her türlü siyasi faaliyetini kriminalize eden Erdoğan’a sandıkta vurduğu silleyle bunu bir kez daha gösterdi. Ancak Erdoğan, akıllanmıyor. Sahip olduğu devlet imkanlarını hukuksuzca kullanarak irade gasp etme tutumunda ısrar ediyor. Bunu önce Van’da denedi, başarılı olamayınca şimdi de Hakkari’de deniyor.” sözlerini kaydetti.
“HALKIN İKTİDARINI YOK SAYAN İKTİDAR ANAYASA YAPAMAZ”
Karaca,“normalleşme”, “yumuşama” politikalarından Kürt halkının payına düşenin hukuksuzluk, polis kuşatması ve irade gaspı olduğunu belirterek “Anayasanın seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını düzenleyen maddeleri, Kürtler için işlemiyor. Kendi tahakkümünü pekiştirmek için birçok kez değiştirdiği Anayasayı kendisi ihlal eden iktidar, tüm bunlara rağmen “yeni anayasa” için destek isteyebilecek kadar da aymazlaşıyor. Halkın iradesini yok sayan bu iktidar; Anayasa da yapamaz!” ifadelerini kullandı.
Kayyım atamasının yalnızca Hakkâri halkının, Kürt halkının değil; tüm Türkiye halklarının iradesine yönelik bir saldırı olduğunun altını çizen Karaca“Bugün ülkenin bütün emek, demokrasi ve özgürlükten yana güçleri ortak bir karşı duruş sergilemezse; yarın bu hukuksuzluk hepimizin boğazına dolanan bir ilmeğe dönüşecektir.” uyarısında bulundu.
“ROJAVA ÜZERİNDEN BURJUVA MUHALEFETİ TEPKİSİZLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR”
Hakkâri Belediyesine kayyum atama kararının Rojava’da yapılacak yerel seçimlere karşı operasyon tehdidinden sonra gerçekleşmiş olmasının rastlantı olmadığını belirten Karaca“Erdoğan iktidarı, kuzey ve doğu Suriye yani Rojava demokratik özerk yönetiminin kendi kontrolündeki kantonlarda yerel seçim kararına saldırıyor. ‘Teröristan kurulmasına izin vermeyeceğiz’ açıklamaları yaparak yeni askeri operasyon tehdidinde bulunuyor. Rojava özerk yönetimi, yerel seçimlerin yapılmasını demokratik Suriye’nin bir parçası olma kararlılığının bir göstergesi olduğunu ifade ediyor ama iktidar kara propagandayla şoven duyguları kışkırtıyor. Üstelik muhalefeti de kendi politikasına karşı koyamaz hale getirmeyi amaçlıyor.” dedi.
Milletvekili Karaca, Rojava’nın Türkiye için bir tehdit olduğu algısının yaratıldığı, “Sınırlarımızda bir teröristan kurulmasına izin vermeyeceğiz” açıklamalarının yapıldığı bir dönemde kayyumlara geri dönülmesini, “burjuva muhalefetin zayıf karnı olan Kürt sorunu üzerinden vurmanın ve bu politikaya karşı oluşacak tepkileri etkisizleştirmenin bir aracı” olarak tanımladı.
Şimşek programıyla işçi sınıfı ve emekçi halka daha fazla işsizlik, yoksulluk ve açlığı dayatmanın sonuçlarının ağır bir biçimde yaşandığını ifade eden Karaca “Bu saldırı programına karşı işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden yükselecek tepkileri dindirmek için Kürt sorunu üzerinden bölünme yaratılmak isteniyor. İşçi ve emekçilerin bu politikalara ‘rıza’ göstermesi, bumerang etkisi yaratarak en çok onların insanca çalışma ve yaşam talep ve mücadelesini vuruyor. İktidarın bu politikası, sadece Kürt halkının değil her milliyetten işçi sınıfı ve emekçilerin demokratik haklarının, taleplerinin de askıya alınmasına hizmet ediyor.” sözlerine yer verdi.
AKP’nin değişim sözlerine dikkat çeken Karaca “ ‘Kürtler hariç’ diyerek, emekçi düşmanlığı yaparak, halkı yoksulluğa mahkum ederek, kamu mallarını büyük sermayeye yağmalatarak değişim ve demokrasi olmayacağını AKP’liler de biliyor. Ama görüyoruz ki anayasa tartışmalarıyla, Kızılcahamam’daki istişare toplantısından güya sızdırılan “değişim ve yenilenme” söylemleriyle, sözcülerine, medyadaki kalemşörlerine değişim hikayesi anlattırarak yine halkı kandırma telaşındalar. Boşuna uğraşmasınlar, hikaye bitti.” dedi.
NUMAN KURTULMUŞ EMEP İLE GÖRÜŞECEK
AKP’nin Anayasa gündemine de değinen Karaca “Mevcut Anayasa’yı ve AYM kararlarını uygulamayan, uygulamamak üzere politikalar üreten bir iktidarın demokratik anayasa yapma, işçi ve emekçilerin taleplerini bu Anayasa’ya yedirmek gibi bir dertlerinin olduğunu düşünmüyoruz. Saray rejiminin yeni bir anayasa yapma yetkisi de meşruiyeti de hakkı da yoktur. Antidemokratik uygulamaları derinleştiren; emekçilerin, kadın ve gençlerin haklarını korumak bir yana geriye çekecek bir anayasaya rızamız, onayımız, dahlimiz yoktur, olmayacaktır.” sözlerini kaydetti.
Yarın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’la kendisinin daveti üzerine, saat 15.00’de EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan veEMEP İstanbul milletvekili İskender Bayhan ile birlikte mecliste bir görüşme yapacaklarını belirten Karaca değerlendirmelerini Kurtulmuş’la da paylaşacaklarını bildirdi.
“ŞİMŞEK’İN YALANLARI, EMEKÇİLERİN GERÇEKLERİ”
Hazine ve Maliye Bakan Mehmet Şimşek’i AKP’nin “22 yıllık işçi düşmanlığının son kahramanı”olarak tanımlayan Karaca, uyguladıkları programın meyvelerini almaya başladıkları ve Türkiye ekonomisinin iyiye gittiği sözlerinin yalan olduğunu söyledi.
Emekçilerin boğazına kemer geçirerek ulusal ve uluslararası sermayeye güven vermeye çalışıldığını belirten Karaca, Erdoğan’ın DEİK toplantısındaki “İş dünyamız söz konusu olunca hiçbir bahaneyi kabul etmiyoruz, gerekeni yapmaktan asla imtina etmeyiz. Rabbim muhabbetimizi, dayanışmamızı ve yol arkadaşlığımızı daim eylesin…” sözlerine dikkat çekerek “Sermayenin yol arkadaşları; milyonlarca emekçinin hayatını patronların çıkarları için harcamaktan çekinmiyor.” ifadelerini kullandı.
Mehmet Şimşek’in, ekonomik darboğazdan, yüksek enflasyondan çıkışı, işçi düşmanlığını büyütmekte arayarak “Temmuz’da zam yok” diye parmak salladığını belirten Karaca;Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın da sermayenin “asgari ücreti artırmama koalisyonunun” sözcüsü gibidavrandığını belirtti.
“ENFLASYONUN SEBEBİ ÜCRET DEĞİL KÂR HIRSI”
Mehmet Şimşek’in “yüksek ücret artışları enflasyona sebep oluyor” sözlerinin yalan olduğunu belirten Karaca Şimşek’in Nazi Almanya’sının propaganda bakanı Goebbels’in “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır.” sözlerinin izinden gittiğini söyledi.
Enflasyonun en temel sebebininemekçilerin ücreti değil, sermayedarların doymak bilmeyen kar hırsı olduğunu ifade eden Karaca “Sadece Türkiye’de değil, dünya genelindeki enflasyonun iki büyük sebebi var. İthal girdi maliyetleri ve şirketlerin aşırı kârları. Bakın bunu uluslararası sermayenin büyük örgütü, halkların boğazına çöken IMF bile söylüyor.Peki Şimşek’in dilinden düşürmediği ücret maliyetleri enflasyona ne derece etki ediyor? Ücret maliyetleri, yani çalışanların ücretlerindeki artışlar enflasyona yalnızca yüzde 4,5 düzeyinde etki ediyor! Yani ücretler enflasyona 1 puan etki ediyorsa şirket karları 10 puan etki ediyor!” sözleriyle Şimşek’in yalan söylediğini belirtti.
“BEBEK MAMASINDAN KISARAK ENFLASYON DÜŞMEZ”
AKP yetkililerinin“Ücretler düşmeli ki emekçiler daha az tüketmeli, ürünlere olan talep azalmalı, tüketim ve talep düşerse enflasyon düşer…” sözlerinin de yalan olduğunu belirten Karaca emekçilerin zaten en temel ihtiyaçlardan bile kıstığını belirterek buluştukları bir kadın işçininşu sözlerini aktardı:“Bize iki yıl sabredin diyorlar, ben karnı acıkan, kıyafeti, ayakkabısı küçülen çocuğuma ne diyeyim? İki yıl acıkma, büyüme, sabret mi diyeyim. Çocuğun karnını en ucuza doyurmaktan, en ucuzundan ayakkabı alıp parçalanıncaya kadar giydirmekten başka yaptığım bir harcama mı var ki kısayım?”
Halkın, en temel ihtiyaçlarını tüketmekle suçlandığını belirten Karaca “Halka deniliyor ki, daha az ye, daha az iç, çocuğun daha az mama yesin! Mesele en temel tüketim maddelerini daha az tüketmek değil, bunlara yapılan aşırı zamları engellemek. İnsanları açlığa mahkum ederek değil, sermayenin gözü doymazlığına ket vurarak enflasyonu düşürebilirsiniz.” dedi.
“PATRONLARIN KÂRI ARTARKEN EMEKÇİNİN PAYI DÜŞÜYOR”
Şimşek’in bir diğer yalanının da “tasarruf” olduğunu belirten Karaca “Enflasyondan kurtulmak için hepimiz biraz fedakârlık yapmalıymışız! Ama gerçekler herkesin tasarruf yapmadığını gösteriyor! Örneğin Ford otomobil şirketine bakalım. 2023 yılında 32 milyar TL kâr etmiş. Ama ödediği vergi 134 milyon TL. Yani kârının %0.4’ü! Kurumlar vergisinin %25 olduğu ülkede Ford patronu %0.4 vergi ödüyor! Nasıl mı? Şimşekgillerin “şirket” politikaları sayesinde; teşvikler, vergi indirimleri, yatırım afları, vergi borcu silmeler…” diyerek rakamları açıkladı.
Şimşek’in, 2024 bütçesi için “2.2 trilyon TL vergiden vazgeçtik” sözlerini hatırlatan Karaca, vazgeçilen şeyin patronların vergisi olduğunu vurgulayarak “Son 8 yılda emekçilerin payı %32’den %23’e geriledi. Sermayenin payları ise %41’den %47’ye çıktı! Geçen sene en büyük 500 sanayi patronunun kârı ortalama %137 arttı. Ama işçilere ödenen maaşlar yalnızca %33 arttı! Şimşek’in ‘tasarruf’ dediği aslında patronların ihya edilmesi, işçilerin yoksullaşmasıdır.Enflasyonla mücadele etmek isteyen asıl olarak patronlara dokunmalıdır.” ifadelerini kullandı.
TEMMUZDA ASGARİ ÜCRET ZAMMI İÇİN ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
Emekçileri yoksulluğa, işsizliğe, sefalete sürükleyen “enflasyonla mücadele” programına dur denmediği, Temmuz’da asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlere en az enflasyon oranında zam yapılması için mücadele edilmediği taktirde açlığa, sefalete sürükleneceğini belirten Karaca“Sömürü programının yağma sofrasında emekçilere kırıntı bile düşmeyecek. Bu üç kuruşa beş kuruş katma mücadelesi değildir. Bu, aç kalmama, evsiz kalmama, insanca yaşama mücadelesidir.Böylesi bir dönemde emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi elzem.Ayrı ayrı harekete geçen esnaf, çiftçi, emekli, özel okul öğretmenleri, işçi ve memuru ortaklaştıracak bir yol açmak için bu talep hep birlikte yükseltilmeli.” çağrısında bulundu.
Karaca işçi ve emekçileri mücadelenin bir parçası olmaya çağırırken Emek Partisi’nin taleplerini şöyle sıraları: “Temmuzda asgari ücrete zam talebinin yanı sıra, ‘İstisna, muafiyet, teşvik’ adları altında bu yıl sermayeden alınmayacak olan 2 trilyon liranın üzerindeki vergi alınsın. Köprü ve otoyollar başta olmak üzere yerli-yabancı tekellere ödemeler durdurulsun, verilen bütün garantiler ve tanınan ayrıcalıkları iptal edilsin! Servet vergisi uygulansın! İşten atmalar yasaklansın.”
“BELEDİYE BAŞKANLARININ İLK İCRAATI İŞÇİ KIYIMI”
Sevda Karaca 31 Mart yerel seçimlerinin üstünden henüz iki ay geçmesine karşın yüzlerce işçinin işten çıkartıldığını belirterek adaylık sürecinde “işçi atmayacağım, belediye işçilerinin hak ve alacaklarına karşı saygılı olacağım” sözünün havada kaldığını ifade etti.
İşten çıkartılan işçilerin çoğunluğunun asgari ücret karşılığında çalıştığını belirten Karaca “Temizlik, park bahçeler, kanalizasyon işleri olmak üzere en ağır görevlerde, en kötü koşullarda hizmet veren işçiler, işten atıldıkları yetmiyor gibi çoğunlukla da “işe gelmiyor, fazlalık” gibi suçlamalara uğruyor. Kimi belediyeler ise işçi kıyımına orta vadeli program, tasarruf genelgesi, borçları gerekçe gösteriyor. Aylardır ikramiye, yol ve yemek ücretlerinin hala yatırılmadığı, fazla mesai ücretlerinin, maaşlarının, toplusözleşme farklarının ödenmediği işçiler Kod 25’ten çıkarılarak yüz kızartıcı bir suç işlemiş yaftası yapıştırılıyor. Belediye yönetimleri çalışırken mesai ücretleri, ikramiye ve fazla mesailerini ödemediği işçileri böylece kapı dışarı ederken kıdem ve ihbar tazminatı yükümlülüğünden de kurtuluyor.” vurgusunu yaptı.
İşten atmaların “eş, dost, akraba, yandaş ya da bankamatik memurluğu” diye açıklanmasının mümkün olmadığını belirten Karaca “Belediyelerin eş dost akraba yandaş kayırma kapısı haline gelmesini elbette kabul etmiyoruz.Ancak işten atılan işçiler arasında birkaç belediye başkanı eskitmiş, emektar belediye çalışanları olduğunu, bu işten atmaların bir kısmının sendikal örgütlülüğü dağıtma amacı taşıdığını, aralarında kadrolu işçiler, kreş çalışanları, çöp toplama çalışanları, uzun yıllardır belediyelerin en zorlu birimlerinde çalışan şirket işçileri olduğunu biliyoruz. Emek Partisi olarak, her ne gerekçe ile hangi partinin başkanlığındaki belediyeden atılmış olsun belediye emekçileri ile dayanışma ve mücadele duygularımızı paylaşıyoruz. “İşten atılan işçilerin tamamının işe alınması, hak gasplarının giderilmesi” haklı taleplerini meclis kürsüsünden bütün belediye başkanlarına ve muhatapları partilere de hatırlatmak isteriz.” ifadelerini kullandı.
“ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ MEVSİMLİK İŞÇİYE DÖNÜŞTÜ”
Sevda Karaca, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın taban maaş hakkını kazanmak için üç yıldır verdiği mücadelenin son adımı olan “Eğitim Nöbeti”ne dönük darp ve ters kelepçeli müdahalelere tepki gösterdi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in şubat ayında sendikaya verdiği sözü hatırlatan Karaca Bakan’ın bu söze karşılık “yetkimiz yok, gündemimizde de değil” sözlerini eleştirdi.
Karaca, 5 Şubat’ta yapılan görüşmede, Bakan’ın, Sendikadan yazılı olarak istediği taleplerini hatırlatarak mücadelelerinin yanında olduklarını bildirdi:
“Kurslarda, kolejlerde, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, kreşlerde çalışan öğretmenler açlık sınırında ücretlerle yaşam mücadelesi veriyor. 2014’te müsteşarken öğretmenlerin taban maaş hakkının Yasadan çıkmasını hazırlayan Yusuf Tekin, şimdi o taban maaş hakkını Yasaya yeniden getirerek öğretmenleri sefalet ücretlerinden Bakan sorumluluğu ile kurtarmak zorundadır.
Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler, 2013 yılında belirsiz süreli iş sözleşmelerinden belirli süreli iş sözleşmelerine yani “mevsimlik işçi” sözleşmelerine geçirilmiştir. Eğitim kurumlarında, öğretmenlerin güvencesiz çalışma koşullarının temeli, belirli süreli iş sözleşmelerine dayanmaktadır. Bu sayede, sermaye öğretmeni daha ucuz iş gücü olarak kullanıp onun üzerinden yeni rant kapıları aralayabilmektedir. Öğretmen, ucuz iş gücü olamaz! Belirsiz süreli sözleşme hakkı ÖMK’ye girmelidir.
Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler, 10 no.lu iş kolunda iş görmektedir. 10 no.lu iş kolu bir torbadır. Bu torbada birbiriyle tamamen ilgisiz mesleklerden 4 buçuk milyon çalışan vardır. Bu iş kolunda faaliyet gösteren bir sendika TİS ve grev hakkı için iş kolundaki toplam çalışan sayısının yüzde 1’i kadar üyeye sahip olabilmelidir. Bu da yaklaşık 45 bin üye demektir. Oysa özelde çalışan eğitimci sayısı yaklaşık 500 bindir. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, henüz üçüncü yılını aşmadan 13 bin resmî üyeye ulaşmıştır. Eğer apayrı bir “Eğitim İş Kolu” olsa burada 500 bin toplamının neredeyse yüzde 3’ü kadar üyeye zaten ulaşmıştır. Dolayısıyla burada TİS ve grev hakkı üzerinden açık bir hak gasbı vardır. Bu hak gasbı ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yapacağı bir çalışma ile tıpkı kamudaki gibi yalnızca eğitim emekçilerinin olacağı bir ‘Eğitim İş Kolu’ kurularak son bulabilir.”
“KATLEDİLEN BURCU DEMİR’İN DAVASININ TAKİPÇİSİYİZ”
Elazığ’da 8 Şubat günü çalıştığı hastanenin bahçesinde katledilen 32 yaşındaki sağlık emekçisi Burcu Demir’indavasını hatırlatan Karaca “Burcu, öldürülmeden yalnızca 1 ay önce nikahlandığı Uzman Çavuş Murat Coşansel’den ayrılmak istediği için, çalıştığı hastanenin bahçesinde katledildi.Göz göre göre geldi bu cinayet. Katil erkek, kendisinden ayrılmak isteyen Burcu’yu ve babasını defalarca tehdit etti ve sonunda bu cinayeti tasarladı. Ama bütün delillere rağmen ne hikmetse Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede ‘tasarlayarak öldürme’ suçlamasına yer verilmedi. Yargının bu erkek halinden güç alan sanıksa bütün aymazlığıyla ölüm tehditleri için aile ile uzlaştırma bile talep etti.” dedi.
Burcu’nun annesi Songül hanımın “Dava sürecinde cezadan kurtulmak ya da az ceza almak için biliyoruz ki kızımıza iftira da atacak, başka yalan beyanlarda bulunacak.” Sözlerini aktaran Karaca, Davayı takip eden SES Elâzığ Şube Başkanı Derya Coşkun’un da benzer şekilde “Katilin az ceza almak için elinden geleni yapacağını hepimiz biliyoruz, ama biz buna izin vermeyeceğiz” ifadelerini hatırlattı. Karaca “Bu ülkedeki kadınların sözlerini, kaygılarını ortak kılan bir deneyim var. O da açık ki, kadın katillerinin mahkemelerde “daha az cezayı nasıl alabileceği” bilgisini veren yargı süreçleri. Katiller kadınları tasarlayarak da öldürse, canice hislerle de öldürse hep aynı savunmaları yaparak katliamlarına kulp buluyorlar. Kadın cinayetlerini normalleştiren, meşrulaştıran toplumsal düzen ve yargı pratikleri de her seferinde bunun önünü açıyor ve bir sonraki cinayetin örtük faili oluyor. Bir başka ortak fail olan kadın düşmanı politikaların üreticileriyse kadına şiddeti körükleyen uygulamalara hız kesmeden devam ediyor.Burcu Demir’in davası bugün Elazığ Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Emek Partisi olarak Burcu’nun davasını sonuna kadar takip edeceğiz ve kadına yönelik şiddetin son bulması için mücadeleye devam edeceğiz.” dedi.
GENEL
09 Kasım 2024GENEL
09 Kasım 2024GENEL
09 Kasım 2024ASAYİŞ
09 Kasım 2024GENEL
09 Kasım 2024GENEL
09 Kasım 2024ASAYİŞ
09 Kasım 2024